5-1♰ omerta kiss

1.5K 138 137
                                    

"Ne hırsızlardan ne de katillerden korkmalıyız. Bunlar hep dış tehlikelerdir, küçük tehlikelerdir. Biz asıl kendi kendimizden korkalım..."

"Sence de bu kadar dalgınlık fazla değil mi?"

Düşüncelerimi Hoseok'un sesi bölmüştü. Alçak sesle ve sakin bir şekilde konuşmasına rağmen korkmuştum. Elimdeki çatal tabağa düşüp rahatsız edici tiz bir ses çıkartmıştı.
Ona cevap veremedim. Sanki konuşmayı unutmuş gibi kalakalmıştım.

Zihnimde yankılanan bu satırlar beni öyle endişelendiriyordu ki her şeyden uzaklaşıyordum. Evden, Hoseok'tan, kendimden...Tek düşünebildiğim şey içimde bastırıp durduğum dürtülerim, arzularım, asıl Park Jimin'den değil de bu arzularımdan mı korkmam gerektiğiydi çünkü biliyordum ki beni bu arzularım bitirecekti. İçten içe, öldürdüğüm insanlar gibi kendimi de öldürecektim.

Jimin'in bu kadar insanı öldürtme sebebi neydi bilmiyordum, beni yoldan çıkartmasına değecek bir şey olmasını umuyordum. Köşkten ayrıldığımız günden beri bunun için ve beni koruması için Tanrı'ya öyle çok dua ediyordum ki...

"Lazanyanı bile yemedin."

"Pek aç değilim. Sanırım."

"Yoksa artık lazanyamı da mı sevmiyorsun?"

"Hayır, lazanyanı seviyorum. Sadece..."

'Sadece kontrolden çıkmaktan korkuyorum.'

O metalik kokuyu düşünmek, parmak uçlarımda kanın o sıcaklığını düşünmek bile sırtımdan aşağı kaynar sular inmesine yetiyordu. Bu akşam, tüm bu düşüncelerim(den bile daha iyisi belki) gerçekleşecekti ve yerimde durup duramayacağımdan emin değildim. Tek kurşunla işi bitirmekle hiç yetinememiştim senaryolarımı kurarken. Hep daha fazlası olmuştu, hep daha fazlasını istemiştim. Öldürmek, sanki daha fazla ölebilecekmiş gibi. Kan, sanki vücudundan daha fazlası akabilecekmiş gibi.

Ölümü avuçlarım arasında arzuluyordum.
En büyük arzum, buydu.

"Korkuyorsun."

"Evet, korkuyorum."

"Taehyung, bak. Artık bana ne kadar inanırsın bilmiyorum ama tekrar söylüyorum. Jimin sana bir şey olmasına izin vermeyecektir. Seni korumak için elinden geleni yapar. Bana yaptığı da buydu. Yoksa nasıl burada olabilirdim ki?"

Benim korktuğum şey başıma bir işin gelmesi bile değildi ki...Korktuğum tek şey kendimdim.

"Her neyse. Yeterince gerginim hyung."

"Pekala. Köşke ne zaman gidiyorsun? Umarım iş için geç bir saat olmamıştır."

"Jimin sekizde köşkte olmamı söyledi. Yirmi dakikaya çıkarım."

"Saat söylemedi demiştin?.."

"Mesaj attı. Numaramı bulması pek zor olmamış anlaşılan. Bu arada arabayı da almam gerekiyor."

"Tamam. Sorun değil."

Gözlerimi kaçırıp çatalımla lazanyayı dürtüklemeye devam ederken konuşmaması için masadan kalkmak istedim ama bana bakıyor olduğunu hissetmek taş kesilmeme neden oluyordu. Sanki gözlerini üzerimden hiç çekmeyecekmiş gibiydi.

"Bana hâlâ kızgın mısın?"

Kafa salladım yüzüne bakmadan. Ne zaman suratındaki morlukları ve şişlikleri görsem suçluluk duygum artıp duruyordu. Zaten yeterince gergindim, bir de suçluluk duygusu binince sırtıma iyice ezilip büzülüyordum.

"Olmasam daha tuhaf olmaz mıydı?"

"Haklısın. Zaten beni tamamen affetmeni beklemiyorum. Sadece beni anlamanı istiyorum.-"

OMERTA ╹ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin