Demir'in son sözleriyle yaptığım hatanın maddi varlığı tokat gibi yüzüme çarptı. Ben ne yapmıştım böyle? Ne yaşadığını bilmeden hangi duygularla nasıl kararlar aldığını anlamadan acımasızca ne hakla yargılamıştım onu? Yeniden gülmeye başlayan adamı bencilce nasıl da soldurmuştum. Şimdi onu nasıl geri döndürecektim? Yeniden kalbine nasıl dokunacaktım?

Tüm bu soruların cevabını düşündükçe zihnimin içi çığlık çığlığa yankılandı.

Bir daha bana asla geri dönmeyecekti.

Poyraz'ın içinde olmadığı bir hayat, katıksız bir acıyla içime fırtına hızıyla yayılınca kalbim duracak gibi oldu. Birden ayağa fırladım ve kamelyanın içinde kapana sıkışmış bir dişi aslan gibi çaresizce volta atmaya başladım.

Demir de şaşkınlıkla beni izliyordu.

Poyraz'ın olmadığı bir hayat, onun olmadığı bir hayat...

Kafamda aynı düşünce dönüp durdukça yer ayaklarımın altından kayar gibi oldu ve geriye doğru sendeledim. Kendimi toparlar toparlamaz Demir'in şaşkın bakışları karşısında ellerimi telaşla saçlarımın arasından geçirip nefesimi sertçe dışarıya verdim. "Demir ben ona çok ağır konuştum, benim onu acilen bulmam gerekiyor."

Demir, halime acıyan bir ifadeyle başını salladı. "Üzgünüm Eylül ama abim kendisinin bulunmasını istemediği sürece kimse onun nerede olduğunu bilemez ve onu bulamaz."

"Ne zaman gelecek peki?"

"Öfkesi geçmeden geleceğini sanmıyorum."

Sıkıntıyla ofladım. Poyraz'ın öfkesinin kolay kolay geçeceğini zannetmiyordum. Ben onu getirtmeden kendi rızasıyla gelmeyeceğinin farkındaydım. Ama nasıl geri getirtecektim?

Birden aklına gelen düşünceyle yüzüme kararsız bir ifade yerleşse de başka şansım olmadığı için sonunu düşünmeden hareket ettim. "Ben onu nasıl geri getirteceğimi biliyorum." diyerek kamelyadan çıkıp eve doğru koşmaya başladım.

Demir'in şaşkınlıkla arkamdan baktığına emindim ki sesinde duyduğum şaşkınlık da düşüncelerimde haklı çıkardı. "Nasıl?"

Arkamı dönüp heyecanla ona baktım."Onu daha çok öfkelendirerek."

Demir'in gülümsediğini görünce içeriye koşmaya devam ettim.

Aşık olduğum adamı geri getirtebilecek tek yolun bu evden gidişim olacağını çok iyi biliyordum.

Bir anda içime dolan huzursuzlukla yavaşladım. Ya beni almaya gelmezse? Ya artık umrunda değilsem?

Derin bir boşluk duygusu içimi alt üst etti ama tüm bunları anlamanın tek yolu da bu evden gitmekti. Koşmaya devam ettim.

Saat neredeyse gece yarısını geçmişti. Nefes nefese dışarıya çıkıp etrafa göz gezdirdim ve Cesur'u aradım. Civarda göremeyince arabaya doğru ilerlerken duyduğum sesle başımı geriye çevirdim. "Eylül Hanım bir sorun mu var?"

Adını bilmediğim ama daha önce çok kez gördüğüm korumalardan biriydi bu. "Cesur'u arıyorum o nerede?"

Cesur'a çoktan haber gitmiş olmalıydı ki koruma daha bana cevap veremeden soluk soluğa yanımıza geldi. Meraklı gözlerle bana bakıp korumaya da başıyla gitmesi için işaret etti.

Koruma yanımızdan gidince; "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Cesur ben eve gitmek istiyorum."

Aynı cümleyi duymaktan bezmiş gibi omuzlarını düşürdü. "Bunu konuşmuştuk Eylül, abimin kesin emri var oraya gidemezsin."

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now