İnatçı ve Aptal ❈

1.8K 135 8
                                    

Ne zaman, yeni bölüm yayınlarım bilmiyorum. Ara ara yazıp, yayınlayacağım. :) :)

Bölüm Şarkısı : Skillet - Not Gonna Die

"Ne bileyim işte,

gitmek çözüm değil de,

insan kaçmanın başka türlüsünü bilmiyor ki…”

Oğuz Atay

Güneşin yüzüme vuran saf ışıkları ile uyandım. Gözlerimi kırpıştırdım ve yan tarafa döndüm. Bavol yanımda değildi. Kim bilir nereye gitmişti ? Belki de o kafasında kurduğu planları gerçekleştiriyordu. Bu planları umursamamak istiyordum ama olmuyordu. Aklıma takılıyorlardı. En iyisi güzel bir duş almaktı. Beni rahatlatırdı.

Duşu almıştım ve siyah savaşçı kıyafetlerimi giydim. Belime kılıcımı yerleştirdim. Saçlarımı topuz yaptım ve zehirli hançer tokamla tutturdum. Bu tür tokaları seviyordum. Kendimi güvende hissediyordum.

Odamdan çıktım ve aşağı salona indim. Tek kişilik bir kahvaltı sofrası vardı. Sandalyeye oturdum ve tabağımın yanındaki mavi gülü kokladım. Gülü bırakan Bavol'dı. Onun kendine has baharatlı kokusunu duyuyordum. Gülü göğsüme bastırdım ve kahvaltımı ettim.

Kahvaltımı bitirdiğimde yanıma asker gelmişti. Zayıftı ama kendinden emin duruşu vardı. Bana karşı ise belli bir saygısını gözlerinden görebiliyordum.

Asker " Hanım efendi, Usta'mız bugün yanınızda olamayacağını bildirmemi istedi. Sizden, bu konaktan ayrılmamanızı istiyor. "

" Ayrılırsam, başıma neler gelebileceğini tahmin edebiliyorum. En azından at sürebilirim. Buna iznim olmalı." dedim.

" Ormanda ayrılmamak şartıyla buna izin verebilirim."

" Peki, Bavol nereye gitti ? "

" Ne yazık ki, bunu söylememi istemediler. "

" Bavol her şeyini benden saklıyor zaten. Onun yanında sadece süs bebeğim. "

" Bu sözlerinizi duyarsa, size kızabilir."

" Umurumda değil. " dedim ve ayağa kalktım.

Salondan çıktım ve at ahırına gittim. Oradaki beyaz atı aldım ve askerin dediği gibi ormanlıktan çıkmadım. Ata binmek beni rahatlatmıştı. Yüzümde rüzgarın okşayışını hissetmek harikaydı. Attan indim ve çevreme baktım.

 Keşke bu orman ile bütünleşme imkanım olsaydı. En azından derdim olmazdı. Herkesten bıkmıştım. Belki de, asıl sorun bu hikayenin başındaydı. Eğer ben o aptal uçuruma gitmeseydim, başıma bunlar gelmezdi. Bavol ile tanışmazdım ve Symon'ı unuturdum. Bu iki adam, hayatıma ölümcül izlerini bırakmazlardı ve bende mutlu olurdum. Aynı Alania olur muydum, bilemezdim. Acaba bende bir plan yapsa mıydım ? Kulağa delice gelebilirdi ama aklım olabilir diye fısıldıyordu. Ama ne yapabilirdim ki ? Bavol karşısında ne yapabilirdim ? Ondan gizlice hareket edersem, beni öldürürdü. Bu sefer gerçekten öldürürdü. Acımadan yapardı.

Birden bir çıtırtı sesi duydum. Bir ayak sesiydi. Atımı ağaca bağladım ve elim kılıcıma gitti.

" Kim var orada ? " dedim ve ağaçların arasından bir kadın çıktı.

Sarı saçlarını beline kadar geliyordu. Yeşil gözlerini şaşkınlıkla bana dikmişti. Üzerinde ise saraylı olduğunu belirten avcı kıyafetleri vardı. Onun kim olduğunu biliyordum. Unutmam mümkün değildi. Karşımda benim masum bebeğimi öldüren Pamilian vardı. Tabii, intikamımı Bavol acı bir şekilde almıştı. Ona gülümsedim. Aramızdaki sessizlik ürkütücü ve rahatsız ediciydi. En sonunda bozmaya karar verdim. 

Karanlığın Öpücüğü  ❈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin