Işıltı ❈

1.6K 133 9
                                    

Zaman atlaması bolca var. Ama iyi oldu. Umarım seversiniz. Lütfen, bölüm şarkısıyla okuyun. Fazlasıyla Balania şarkısı.

Unutursam Fısılda - Gel ya da git

“En kötüsü de sahip olamadığın şeylere, ait olmandır.”

— Franz Kafka

Şehrime gel sevgilim.                                                           
Yarın çık gel…
Bırak her şeyi, bir bekleyenim var de gel. .

| Nâzım Hikmet

Kırmızı kraliyet gelinliğimin içindeydim. Nikahım kıyılmıştı ve birazdan sarayın önüne çıkmayı bekliyordum. Doğrusu halk için kurulan balkona çıkacaktım. Sade bir nikah töreni olmasını istemiştim. Gösteriş ile içimdeki yangını alevlendiremezdim. Bavol'ın beni terk etmesinin acısını hala yaşıyordum. Symon ise, bu yangını söndürmeye çalışıyordu ama beceremiyordu. Hamileliğim biliniyordu ve bebek Symon'dan görülüyordu. Gerçeği ise ben, Cris ve Symon bilecekti. Acınası bir durumdayım. Kendi bataklığıma saplandım ve zavallı Symon'ı da çekiyorum. Büyük bir bencillikti. Gerçeği açıklamak istiyordum ama bir el boğazımı sıkıyordu. Sanırsam, bebek doğmak istiyordu.

Sonunda beni aldılar ve meydana getirdiler. Bir heykel gibi, taşınmıştım. Açıkçası bundan sonraki yaşamım bir heykel olmaktı. Symon'ın güzel heykeli olacaktım. Bavol'ı ise geçmişimden silecektim ama bebeğime her baktığımda ondan bir parça görmenin buruk acısını yaşayacaktım.

Yavaşça yürüdüm ve bana uzatılan eli tuttum. Elin sahibi, Symon'dı. Bana şefkatle gülümsüyordu. Ben de, gülümsedim. Balkondaydık ve herkesin gözü bizdeydi.

Symon " Seni seviyorum, benim güzel Alania'm." dedi ve bana evliliğimizin sembolü olan kırmızı ile beyaz karışımı gülü verdi.

" Ben de seni, seviyorum." dedim ve bir anda ikimizin adı bağırılmaya başlandı.

Tam beklenildiği gibi, halk coşkuluydu. Geçmişimdeki büyük aşkı umursamadan, Symon ile olan beraberliğim kabul edilmişti. Symon'ın elini tutarak, ikimizde çevremize gülümsüyorduk.

Symon " Artık saraya gidelim. Akşamda yoğun olacak ve senin gibi 3 aylık bir hamile zarar  görmemeli."

" Haklısın." dedim ve uzaklarda bir yüz gördüm.

Koyu bir pelerin giymişti. Arkasında iki kişi vardı. Duruşu, erkeksi ve otoriterdi. Koyu saçları, meleksi yüzü ile bana bakıyordu. Bu adamı tanıyordum. Ruhum, bu adama karşı bir çekim duyuyordu. Hayır, bu adamı tanımamalıydım. Onu tanımamalı ve etrafıma gülücükler saçmalıydım. Adam başlığını çıkardı ve görmek istemediğimi gördüm. En uzakta, beni izleyen Bavol'dı. Kalbimi acıtan, adamdı. Düğünüme gelmişti ve beni yanına almamıştı. Gözümden bir damla yaş aktı ve Symon'a baktım.

" Çabuk gidebilir miyiz ? Kendimi hiç iyi hissetmiyorum." dedim.

Symon " 3 aylık hamilesin ve seni bu kadar yormak doğru değil. Haklısın, askerlerden tahtırevanı hemen getirmelerini istemeliyim." dedi ve askerlerden birisini çağırdı.

Dediği gibi olmuştu ve tahtırevana bindirilmiştim. Pencere kenarına oturmuştum ve yanımda Symon vardı. Elimi sıkıyordu ve pencereden dışarı bakıp, gülümsüyordu. Gözlerim pelerinli adamı arıyordu ve bulmuştum. Bavol'ı görüyordum. Yavaş adımlarla yürüyordu ve bana bakıyordu. Belki de ben, görmek istediğimi görüyordum. Bavol'ın hayaline sıkıca sarılıyordum. Benim katilimin hayaline, acı bir şekilde sarılıyordum. Bana bakışını, sarılışını özlemiştim. Onun ilk hallerini bile özlüyordum. Yanımda olması bana yeterdi ama beni bırakmıştı. Kalbime acı verse de, onu unutmaya karar vermiştim. Belki de, elimdekilerle mutlu olmaya çalışmalıydım.

Karanlığın Öpücüğü  ❈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin