Kaşımın üzerinde bant vardı. İki gözümün altı elmacık kemiklerime kadar mordu, burnum da hafif şişti ve yüzümün neredeyse tamamı kesiklerle kaplıydı. Gözlerim boynuma kayınca direnişimi kırmaya çalışan kirpiklerim titremeye, içimdeki çığlığı haykırmak için bastırmaya çalıştığım sesim pusuda beklemeye başladı. Boynum mosmordu. Hızla arkamı dönüp üzerimdeki kazağı çıkartınca ise sırtımdan korktum. Olduğum yere çöküp susturmaya çalıştığım haykırışlarımın dudaklarımın arasından dökülmesine engel olamadım.

Sesli bir şekilde ağlamaya başlayınca dışarıdaki kadın da korkuyla içeriye girdi ve benim yarı çıplak bir hâlde yerde ağladığımı görünce dizlerinin üzerine çöküp benimle aynı hizaya geldi. "Eylül Hanım, lütfen böyle yapmayın. Geçecek inanın bana, en kısa zamanda toparlanacaksınız."

Onu duymayarak ağlamaya devam ettim. Yaşadıklarım ruhuma fazlasıyla ağırdı. Dakikalar süren haykırışlarım nefesimi de bedenimi de yormuştu. Kadının yardımıyla güçsüz bedenimi ayağa kaldırıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra kazağı üzerime giydim ve yeniden onun yardımıyla lavabodan çıkıp yatağa yürüdüm.

Yatağa yavaşça otururken o da tepsiyi bana uzattı. "İstediğiniz herhangi bir şey var mı Eylül Hanım?"

Yanı başımdaki kadının dikkatlice yüzüne bakmaya başladım. İşi olduğu için değil de gerçekten yardım etmek istediği için yanımda olduğunu hissettiren bakışlarına baktım. "Sen Ela mısın?"

"Evet, Eylül Hanım."

Oldum olası istisnalar hariç resmiyeti sevmezdim. Kendimi kimseden büyük görmek istemezdim. "Bana Eylül de lütfen."

Ela itirazla konuştu. "Ama Eylül Hanım."

"Lütfen Ela, resmiyete gerek yok." Ela gülümseyip başıyla onaylayınca konuşmaya devam ettim. "Üzerimi sen değiştirmişsin, teşekkür ederim."

"Rica ederim."

"Melis uyandı mı?"

"Henüz uyanmadı."

Başımı tamam anlamında sallayıp uzattığı tepsiyi elime aldım ve kaçmış iştahımla tepsinin içimdekilere bakmaya başladım. Ela'nın sessizce beni izlediğini bakışlarının ağırlığından hissedebiliyordum. Olanları merak ettiğine emindim, ki çok geçmeden çekindiğini her hâlinden belli eden bir tavırla boğazını temizleyip, "Sana n'oldu?" diye sordu.

Başımı tepsiden kaldırıp Ela'nın yüzüne baktım. Yaşadıklarımı ona anlatamazdım. Melis'e söyleyeceğim yalanı ona da söylemek zorundaydım. Hatta bu evde çalışanlar, Engin Bey, Beren ve diğer çalışma arkadaşlarım da dahil hiç kimse bilmemeliydi yaşananları.

"Ufak bir kaza geçirdim. Arabamın kontrolünü kaybettim," deyip bakışlarını inceledim, inanıp inanmayacağını merak ediyordum. Hoş inanmasa da söyleyebileceğim fazla bir şey yoktu.

Ela ise tereddütle bana bakıyordu. Vücudumdaki tüm kesikler ve morarmalar araba kazasına benzese de boynumdaki morluğun kazayla alakası yoktu. Bunun farkında olduğunu boynumda dolaşan bakışlarından anlayabiliyordum.

Yine de anlatmak istemememe hak verircesine başını salladı. "Geçmiş olsun."

"Sağ ol."

"Ben artık aşağı insem iyi olacak, bir şeye ihtiyacın olursa telefon etmen yeterli olacaktır," diyerek yatağın yanı başındaki telefonu gösterdi. "Mutfağın telefonu, mutlaka birileri ordadır ve hemen yanına gelecektir."

Gösterdiği zili es geçtim. "Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Tabii ki."

"Bana bir tane fular getirebilir misin?"

EYLÜL (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin