Bölüm 1: "Gökyüzünün Yalnız Kalanları. "

Start from the beginning
                                    

Yurda ilk adım attığım günü çok iyi hatırlıyordum.
Hava soğuk ve yağışlıydı.
Perşembe akşamının o ayaz gecesinde yetimhaneye giriş yaptığımda bu hayatta tek kalmanın acısı benimle beraber kurulmuştu o dört katlı binaya.
Ellerimi birbirine kenetlemiş bana verilen yatağımda otururken gözlerim yaşlı, içimde büyük bir yara vardı.
Saatler hızla akıp gitmiş gece yarısı kapımıza dayandığında odadaki tüm çocuklar derin bir uykuya kendilerini teslim etmişlerdi.
Bir tek ben.
Bir tek ben uyumamıştım.
Nasıl uyurdum ki bir anda tüm hayatım alt üst olmuştu.
Annem, babam ve küçük kardeşim bir gecede ellerimden kayıp gitmişti.
Gözlerim dolu dolu olduğunda kısa sürede hıçkırarak ağlamaya başladım.
Ellerimle hızla ağzımı kapattığımda ayağa kalkıp odadan dışarıya çıkmıştım.
Hemen binanın önündeki kurulaktaki banka çöktüğümde artık özgürce ağlamaya başlamıştım.
Yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken göz yaşlarım eşlik etmişti yağmura.
Sanki ben ağladıkça yağmur daha da hızlanmıştı.

Bacaklarımı kendime doğru çekip ellerim ile bacaklarımı sarmaladığımda artık ağlayışlarım hıçkırıklarımla devam etmişti.

O gün hayatım o kadar çıkmazdaydı ki bir daha asla toparlanamayacağımı, hayata karşı herşeye rağmen savaşamayacağımı hissediyordum.
Ne kadar orada öylece oturdum bilmiyordum.
Gözlerimden dur durak bilmeyen gözyaşlarım her dakika yanaklarımdan süzülüp zemine çakılıyorken beklenmedik bir anda hayatıma bir ışık doğmuş, beni karanlığına hapis eden hayata karşı bir adım atmaya vesile olan bir beyaz mendil ilişti gözlerime.
Bakışlarımı yavaşça yukarıya kaldırdığımda bir çocuk ile göz göze gelmiştim. Duraksamıştım, gözlerim onun güzel gözlerinde gidip gelirken kalbim sanki göğsümden fırlayacakmışcasına atmaya başlamıştı. Nedenini bilmediğim bir durumun eşiğinde kalakalmıştım adeta.
Çocuk bana uzattığı mendille önümde dururken simsiyah saçları ve bir o kadar da siyah gözleriyle gözlerime bakıyordu. Kendimi toparlayıp sertçe yutkunarak bedenimi yavaşça dikleştirip bana uzattığı mendili aldığımda fısıltı tonundaki sesim ile ona teşekkür etmiştim.
O ise tepkisiz bir şekilde kısa bir süre daha bana bakmıştı.
"Ne yaşarsan yaşa hayata karşı her zaman dik dur ve her şeye rağmen sakın ağlama, ağlamak acizler için biçilmiş bir kaftandır." Dedi ve bir daha tek kelime dahi etmeden yanımdan ayrılmıştı.
Elimde kalan mendil ile onun arkasından bakarken içimde oluşan garip bir his tüm bedenimi esir almıştı.

Kimdi bu çocuk, neyin nesiydi bilmiyordum ama ben hayatım boyunca onun gözleri kadar siyah bir göz görmemiştim. Onun kadar güzel bir erkek görmemiştim.

O gece bütün geceyi o çocuğu düşünerek geçirmiştim. Bunun neden yapmıştım bilmiyordum ama onun
Siyah gözlerini, uzun kirpiklerini, tepkisiz yüzünü ve ifadesini..
Kendime hakim olamıyor onu düşünmeyi bırakamıyordum.
Acaba ismi neydi?
Neden ve hangi sebepten buradaydı?
Kaç yaşındaydı?
Aklımda daha tonlarca cevaplanmayı bekleyen sorular yumağı vardı.

Sabırsız bekleyişlerim sonrasında sabah olduğunda onu bulma umuduyla hemen bahçeye koşmuş ama ne yazık ki ona rastlamamıştım.
Bu yaklaşık bir hafta böyle sürmüş, yetimhanenin her köşesinde gözlerim onu arar olmuştu.
Tam pes etmiş artık vazgeçmişken onu gördüm.
Bahçede bir ağaca sırtını yaslamış kitap okuyordu.
Ve ben o anda ona tutulduğuma, ilk görüşte içimde oluşan o garip hissin aşk olduğunu anlamıştım. Bu benim için oldukça garip ama bir o kadar da güzel bir histi. Kalbim ilk defa daha farklı atıyor, içim içimden çıkarcasına neşe dolmuştum. Onun bana söyledikleri, yaşadığım tüm olumsuzlara rağmen dik durmam gerektiği gerçeği ile hayatın benim için devam ettiğini ve daha önümde yaşanacak güzel şeylerin olduğunu ben onunla farketmiştim.

Mesela aşk gibi..

Aylarca onu uzaktan uzaktan izlemiş, kulağıma dolma bilgiler ile onun hakkında bilgi edinmiştim.
Adı Arın'dı. Soyadını bilmiyordum. On sekiz yaşındaydı.
Söylenenlere göre de ailesi kötü adamlar tarafından öldürülmüştü.
Bunu duyduğumda içimin nasıl acıdığını bilemezdiniz.
Ulaşılmaz ve soğuk bir kimliği vardı ama biliyordum ki onun kalbi sıcacıktı. Naif ve bir o kadar da duygu yüklü.
Herkesi kendine hayran bırakacak yakışıklılığı ile de kızların gözdesiydi.
Bir kez daha duymak istediğim sesi kulaklarıma yabancılaşmıştı.
Günler hızla akıp giderken bir sapık misali her gün onu izler, takip eder olmuştum. Asla bunu yapacak bir kız değilimdir. Erkeklere karşı mesafemi korurdum. Bana ailem böyle öğretmişti ama şimdi..

GÜL BATAKLIĞIWhere stories live. Discover now