case two: sinner women

Start from the beginning
                                    

"Jules ile yarıda kesilen randevunu mu düşünüyorsun Hood?" Eğlenen bir ses duyduğumda gözlerimi odakladığım duvardan önümdeki sarışına çevirdim. Sırıtan yüzünü görünce göğsüne vurdum.

"Uyuyamadığım saatleri düşünüyorum Hemmings. Hem sen nereden biliyorsun randevu olayını?" En son Michael'a verdiğim söz vardı, önceki davayı bitirince onu bir yere götüreceğimi söylemiştim. Lakin daha bir gece uyuyamadan tekrar iş için çağırılmıştık. Ve de Teksas'daydık. Yani hala önümüzde vakit vardı. Bu beni biraz üzse de dalmamak için tekrar Luke'a baktım. Benden uzaklaşmış, birkaç polisten istediğimiz geniş tahtaya kurbanların fotoğraflarını yapıştırıyordu. Soruma cevap vermeyişi ve birbirine bastırdığı dudakları cevabı aslında bana söylüyordu, lakin onun söylemesini bekledim.

"Michael biraz bahsetmiş olabilir ama Jules birkaç ay önce geldiğinden beridir bazı şeylerin farkındayım." Bana bakmadan olay yeri fotoğraflarını asmaya başladı. "Sadece ben değil, Ann, Rebecca, Michael, hatta Ash; herkes. Bir tek sen ve Jules körsünüz. Biz de bazen eğleniyoruz işte." Sıkıntıyla iç çektim. Gözüm cesetlerde dolanırken daha önce dikkat etmediğimiz bir şeye takıldı gözlerim.

"Luke, cesetlerin etrafındaki dini ögelerden bahsetmiş miydik?" Tahtaya yaklaşıp, parmağımla gösterdim. Zeki arkadaşımın kaşları şaşkınlıkla kalktı.

Sessizce mırıldandı, aklında yeni şeyler dönmeye başladığından hareketleri yavaşlamıştı. "Onları birinde görmüştüm ama aklımdan çıkmış, tanrım." Daha dikkatle fotoğrafla bakmaya başladım. Birkaç incil, haçlar, ve kaseler.

"Otopside kurbanların kanında alkol var mıydı?" Sorduğum soruyla hızlıca dosyaları karıştırmaya başladı. Raporu bulunca derin bir nefes aldığını duydum.

Bu cinayetlerin hepsi birer ritüeldi.

"Katilimiz dünyayı günahkarlardan kurtardığını düşünüyor olmalı." Mırıldandım. Başını salladı.

"Ann'e kurbanların kilisiyle olan bağlantılarını araştırmasını isteyeceğim, ya da dini olarak daha önce yaptıkları şeyler. Kurbanlardan profile ulaşıp bir şüpheli listesi yapmalıyız." O dediklerini yapmak için Ann ile konuşurken ben de Ashton'ı aradım, katilimizin yeni özelliğini ona anlattım. Geldiklerinde profili bitireceklerini söyleyip kapattı.

Umarım bu ipucuyla dosyayı bugün ya da yarın kapatırdık. Başımıza bir şey gelmeden.

Sabaha karşı beş suları

Hayır, gitme. Bırakma beni. Tek başıma olmak istemiyorum. Hayır. Kapama gözlerini. Beni bırakmayacağını söylemiştin.

"Öleceğim güne kadar sev beni demiştim, hatırlıyor musun?" Fısıltın beynimde yankılanıyor. Kapalı gözlerin seni gözlerimdeki acıdan koruyor. Hayır, gidemezsin.

"Seni daha sonra da seveceğim." Kelimelerimin titremesine engel olamıyorum, affet beni.

Nefesin durmasına, vücudun kaskatı kesilmesine rağmen ismimi duyuyorum. Calum, Calum, Calum....

"Calum. Uyan salak herif." Aniden gözlerimi açtığımda nerede olduğumu hatırlamıyordum bile. Oturduğum koltuktan düşmek üzereydim. Etraf hala karanlıktı. Önümde çömelmiş olan Michael'ın sadece hafif parlayan gözlerini seçebiliyordum. Derin soluklar alamaya çalıştım.

Ne gördüğümü biliyor olmalıydı. O yüzden konuşmadı, sadece dizime vurup doğruldu. Daha önce de aynı kabusu görmüştüm, hepsinde de beni uyandıran oydu. Artık sormuyordu. Acı çekmemem için beni uyandırdığını biliyordum.

the profile || hoodWhere stories live. Discover now