Dersin sonunda, Melis'in sınıftan çıktığını görünce onu durdurdum. O durunca son günlerde iyice arkadaşlıklarını ilerlettiği Bade ile Emir de durdu.

Melis onlara doğru döndü. "Siz gidin, ben hemen geliyorum."

"Çabuk gel ama," diye homurdanınca Emir, Melis'in yanaklarının kızardığını fark ettim.

Hallerine sessizce tebessüm ettim ve Bade ile Emir'in sınıftan çıkmasıyla birlikte Melis'i tam karşıma aldım. "Nasılsın Melis?"

"İyiyim öğretmenim. Bana fotoğrafları mı göstereceksiniz?"

Dikkatlice yüzüne baktım. "Göstermemi ister misin?"

Melis gülümseyip hevesle başını sallayınca telefonumu çıkarıp çektiğim fotoğrafları göstermeye başladım. Melis de heyecanla açtığım fotoğraflara bakıyordu. Fotoğrafların sonunda onun için çektiğim kısa videoyu açtım. Videoda tüm sınıf arkadaşları, Melis'i çok sevdiklerini söylüyorlardı. Videoyu görmesiyle birlikte Melis'in gülümsemesi yüzünde genişlerken bana dönüp boynuma sıkıca sarıldı. Beklemediğim sarılmasının karşısında içim sıcacık olmuştu ve aynı şekilde kollarım arasındaki küçücük bedene sımsıkı sarıldım.

"Teşekkür ederim öğretmenim."

"Keşke senin için daha fazlasını yapabilseydim."

"Bu bile benim için yeterliydi," deyince Melis, onu bedenimden ayırdım ve yüzüne baktım.

"Ee, sen neler yaptın peki hafta sonu?"

"Aslında," deyip benden bir adım uzaklaştı ve tereddütle bana bakmaya başladı.

Kaşlarım merakla çatıldı. "Aslında ne?"

Melis başını öne eğdi. "Ben cezalıydım ve hafta sonunu odamda geçirdim."

Melis'in dediklerini anlayamadıkça kaşlarım daha da çatıldı. "Ne cezası?"

"Şey..." dedi ve konuşmaktan vazgeçip sessiz kalınca parmaklarımı çenesine yerleştirerek yüzüme bakmasını sağladım. "Tatlım bana her şeyi anlatabilirsin, kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum."

Melis, gözlerini benden kaçırdı. "Babam size telefon numarasını verdim diye bana kızdı ve ceza verdi."

Melis'in sözleri afallamama sebep oldu. Poyraz Bey beni bir kez daha şaşırtmayı başarmıştı. Ceza vermek de ne demekti? Ceza vererek hiçbir problemin çözülemeyeceğini bilmiyor muydu? Bu nasıl bir ebeveyndi böyle?

Sinirle soluğumu verdim. Bir iyilik yapmak istemiş, tam manasıyla elime yüzüme bulaştırmıştım. "Ben çok özür dilerim, benim yüzümden ceza aldın."

Melis'in bakışları tekrardan yüzümü buldu ve insanın içini ısıtan gülümsemesiyle gözlerime bakmaya başladı. "Özür dilemeyin öğretmenim. Hem bir yerde benim için iyi oldu."

Başımı hafifçe geriye çektim. "Nasıl yani?"

"Cesur abim en sevdiğim oyunu almış bana. Hep o oyunu oynadım, hiç sıkılmadım."

Gözlerindeki heyecanlı parıltılar beni de gülümsetmişti. "Kaçamak yaptın yani?"

Melis, sorduğum soruyla kıkırdamaya başladı ve işaret parmağını dudaklarına yasladı. "Babamla teyzem duymasın."

Tüm ciddiyetimle Melis'in yüzüne baktım ve anlattıklarını söylemeyeceğim anlamında elimle ağzıma fermuar kapatma işareti yaptım. Melis halime daha da gülümserken koşar adımlarıyla sınıftan çıkıp arkadaşlarının yanına gitti.

Bense hüzünle arkasından baktım. Bir yanım Poyraz Bey'i arayıp hesap sormak istese de Melis'i yeniden zor durumda bırakmamak için vazgeçmek zorunda kaldım. Ve tabii bileğimdeki his... Gözlerim yeniden bileğime kaydı. Susmamın herkes için en iyisi olacağına emindim. Zira günlerdir bileğimden gitmeyen bu saçma his, canımı sıkmaya başlamıştı.

EYLÜL (Raflarda)On viuen les histories. Descobreix ara