Bölüm 13 (Stendhal Sendromu)

7.8K 860 338
                                    

Hakan

Şöyle bir ikilem yaşıyorum: Seni bütünüyle kendime istiyorum; ama senin özgür olmanı, bağımsız olmanı da istiyorum-bana bağlı olmanı; ama, benden bağımsız olmanı.*

O güzeldi, çok güzeldi. Ben onunla nasıl başa çıkılacağına o kadar hakim değildim ki, onu saklamak istiyordum. Belki bir kafeste yahut kollarımın arasında. Ve şimdiden o amansız korku kalbime karalarını bağlamaya başlamıştı; bir gün benden gider miydi? Kafamın içindeki o muharebe elini tutunca biter sanmıştım ancak bitmemişti hatta yeni cepheler açmıştı. 

Öğle vaktinin acımasız güneşi tepemizden vurduğu sıralarda, boyaya bulanmış parmaklarını zarif hareketler ile temizlerken büyük bir beğeni ile izlediği tablosunu bana gösterebilmek için hafifçe kenarı çekildi. Gözlerimi ondan çekmeyi başarabildiğimde oturduğum sandalyeden kalktım ve yanına doğru ilerledim. Onun aklını yorduğu, zahmet verdiği, tek tek işlediği bir şeyi uzaktan incelemek ancak ahmaklık sayılabilirdi. 

Şövalenin önüne geldiğimde hafif eğildim ve kurumaya yüz tutmuş fırça darbelerini incelemeye başladım. "Henüz bitmedi." dedi heyecanla gösterirken. "Şurada korkutucu bir melek olduğunu söyleyebilirim şimdiden." dedim dokunmadan işaret ederken. Sesli bir cevap vermeden kafasını salladığında sarı saçları yüzüne dökülmüştü. Elimi uzatıp yüzüne dökülen saçlarına uzandım. İnce telleri parmağıma dolanırken gözlerini kapatmış öylece bekliyordu. Yavaş hareketler ile onu incitmeden arkaya attığım telleri düzeltirken sıcak nefesi tenimi okşuyordu.

''İyi hissediyorum.'' dediğinde güldüm.

''Ben de öyle hissediyorum.''

''Çok daha şaşaalı kelimeler kullanabilirdim ama şu an en doğrusu 'iyi' sanırım.''

"Büyük sözlere gerek yok. Hislerim yeterince büyük." dedim sonunda elimi indirirken. Elindeki mendili bir kenarı bırakırken ayırdığım elime uzandı.

"Aramızdaki yaş farkına rağmen yanında çocuk gibi oluyorum." dedi birbirine dolanan parmaklarımızı izlerken. Ona biraz daha yaklaşırken ciğerlerime dolan boya kokusuyla karışmış vanilya kokusuyla gözlerimi kapattım. Ellerimizi yukarı taşıdım ve dudaklarımı uzattım. Elimi saran eline öpücük kondurdum.

"Ben de birden büyüyorum." dedim ayrılmadan boğuk bir sesle.

"Korkutucu bir mutluluk seziyorum." Benden birkaç santim uzun olmasının sağladığı avantaj ile yukarıdan izliyordu beni. Endişeyle çattığı kaşlarına kaydı gözüm. Mimikleri korkusundaki ciddiliği gözler önüne seriyordu.

"Siz sanatçılar hep böyle dramatik misiniz?" dedim gerginliği dağıtmak adına muzip bir ses ile. Uzun uzun baktık birbirimize. Aniden dağılan ciddiyet ile kısık sesle kıkırdadık. Oysa, o an içimizde kopan fırtınalar birdi.

"Ben bir sanatçı değilim." Boşta olan elini yanağıma çıkarırken gözlerimin en içine bakıyordu. "Hatta Stendhal Sendromu geçiriyorum şu an." Seslice gülerek mırıldandığında "Nasıl yani?" dedim merakla. Kaşlarını kaldırıp, dudaklarını büzdü. "Ah bilmemen şaşırtıcı." dedi hayal kırıklığı ile. Ve benden ayrıldı. Hissettiğim boşluk ile kısa bir an sendelerken ardından onu izlemeye devam ettim.

"1800'lü yıllarda Floransa'ya gelen turistlerde garip biçimde baş gösteren bir rahatsızlık belirdi. Ve ilginçtir ki, bunların çoğu ya bir müzede ya da bir sanat galerisinde meydana geliyordu." dedi tablosunu izlemeye başlarken. Her onu dinlediğimde olduğu gibi büyük bir sabırla, kurduğu uzun cümleleri dinliyor; anlam bütünlüğünü yakalamaya çalışıyordum. 

"Sonra bir gün Stendhal mahlasını kullanan yazar Marie-Henri Beyle, Santa Croce Bazilikası’nda gördüğü Michelangelo, Machiavelli ve Galilei’nin mezarlarının ve genel yapının Giotto’nun freskleriyle süslenmiş halinin güzelliği karşısında kendisinden geçti ve ünlü Santa Maria Nuova hastanesine kaldırıldı." İç çekerek tablosundab gözlerini ayırdığında arkasını döndü ve az önce oturduğum sandalyeye doğru ilerledi. Sakin hareketler ile oturdu ve rahatça arkasına yaslandı. Gözleri benim ve arkamda kalan tablonun arasınsa gidip geliyordu. Yanında duran sandalyeye oturmak istesem de üstümdeki gözleri beni rahat hissettiriyordu. O yüzden ayakta dikilmeye devam ettim.

(Basilica of Santa Croce, Michelangelo'nun mezarı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Basilica of Santa Croce, Michelangelo'nun mezarı. Floransa, İtalya)

"İşte o zaman bu kavramın ortaya çıkmasına ön ayak oldu. Çünkü uyandığında nasıl bir şehvete maruz kaldığını anlatıyor ve adeta aşık olmuş gibi şevkle anlatıyordu. Ama kimse onu bilimsel olarak ciddiye almadı elbette."

"Ama birisi almış olmalı ki bugün bir kavram." dediğimde kafasını salladı.

"Elbette. Graziella Magherini 1900'lü yılların sonunda bir deney yaptı ve deneklerin sanat karşısındaki reaksiyonlarını ölçtü. Sonunda literatüre soktu ve onu tanımladı. Stendhal Sendromu; güzel sanatlar ürünü herhangi bir eser karşısında kişinin hızlı kalp atışı, baş dönmesi, bayılma, şaşkınlık ve halüsinasyonlar gibi tepkiler vermesi durumu. Özetle bir güzellik karşısında yaşanan nutuk tutulması, şehvet duyma."

Verdiği ansiklopedik bilgi karşısında nutkum tutulurken onun bu kadar şeyi nasıl aklında tuttuğunu merak etmeye başlamıştım. "Güneş rahatsız etmiyor mu? Gelip böyle otursana." Eliyle yanındaki sandalyeyi işaret ettiğinde güneşin yüzümü yakmaya başladığını verdiği hafif sızıdan dolayı yeni fark etmiştim. Hızlıca yanına geçtim.

"Bir şey söylemeyecek misin?" dedi merakla tepkimi beklerken. Bir tepki verebilmek adına onun anlattıklarını düşünürken aslında bunu sormadığını anladım. Fark ettiğim şeyle gözlerim irileşirken gözlerimi kaçırdım. Bana dolaylı yoldan aşkını mı itiraf etmişti o?

"Sen bana karşı.. Yani sen?" dediğimde gülümsedi. Kafasını salladı. "Ben sana karşı Stendhal Sendromu geçiriyorum." dedi sesindeki fark edilir heyecan ile. "Marie-Henri Beyle'in geçirdiği gibi bir sendrom mu?" dediğimde düşünceli bir biçimde kafasını salladı.

"Ve belki biraz da Baudelaire'in dediği gibi, aşığı yere sermeden önce dehşetten haykırtacak güzellikte bir sendrom."

***

*Oruç Aruoba

Bu bölüm ne yazdım cidden bilmiyorum. Ahahha affedin :) Sizi seviyorum, 10K olduk! Ayrıca pride ayınız kutlu olsun 🏳️‍🌈 Mutlu ve huzurlu olun hep.

stendhal sendromu ➻ b×bWhere stories live. Discover now