Minik Şey

32 5 3
                                    

Hastanenin koridorunda oturmuş doktorumun gelmesini bekliyordum ve doktor hala gelmemişti.Bıkkınca nefesimi verdim artık canımı sıkmaya başlamıştı bu doktora gelme işleri.Ailemin de canını sıktığını ve artık onları yanımda üzgün görmek istemediğim için benimle gelmelerini istememiştim.Sonunda geldiğinde selam vererek ayağa kalktım ve beraber odasına geçtik.

"Nasılsın Dilem? bugün kendini nasıl hissediyorsun?".

Gözlerimi ellerime çevirdim ve konuştum.

"Her zaman ki gibi,yorgun."Kafasını yavaşça salladı

"Anlıyorum,değerlerinde kötü gözüken bir şey yok şu anlık pek bir gelişme yok fakat biz uyguladığımız tedaviye devam edeceğiz."

Doktorum tedavi hakkında birkaç bir şey anlattı ve odadan çıktım.Hastaneden de çıktığımda saatime baktım saat henüz 4.45 idi biraz yürümeye karar verdim ve adımlarımı sahile yönlendirdim.Eve gitmek içimden gelmiyordu o yüzleri görmeyi sevmiyordum.Ben bir lösemi hastasıydım ve tam 3 ay önce teşhis konmuştu.İlk başta inanmak istemesem de kabul etmek zorundaydım. Duyunca ailem de yıkılmıştı ama ayakta kalmak zorundaydık.

Biraz daha yürüdükten sonra deniz kenarına yakın bir banka oturdum ve denizi öylece seyretmeye koyuldum.Dudaklarıma değen sıcak ıslaklıkla burnumun kanadığını anladım,çantamda peçete olmasını umarak çantama baktım ama yoktu sahil kenarındaki kafeye yürümeye karar verdim.Oraya vardığımda içeri girdim, kasaya yaklaştım ve peçete rica ettim.Peçeteyi burnuma tutarak dışarıya çıktım ve tam o sırada önüme birden gelen motor ile dengemi kaybedip yere düştüm.Kolum sızlıyordu ve ayağım çok acıyordu bunları hissederken çocuk motordan inip yanıma geldi.Kafamı kaldırıp gözlerine baktım,ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu.Daha sonra kafamı elimden düşmüş olan mendilime çevirdim. Pislendiği için artık ona burnumu silemezdim ve bu beni daha da sinirlendirdi.Çocuk kalkmam için elini uzattı ama ben tutmadan kalkmaya çalıştım.Ayağımın ağrısı arttığı için zorla kalkmıştım,beni görünce küstahça sırıttı ve elini cebine sokarak mendil çıkartıp bana uzattı.İlk eline,daha sonra yüzüne bakmıştım sonra itiraz etmeden aldım.Peçeteyi burnuma tutarken söylendim
"İnsanların önüne böyle çıkmasan iyi olur".

"Minik şeyleri görememek benim suçum değil".

Boyuma atıfta bulunarak bunu derken benim bir şey dememe izin vermeden kafeye girdi.Oflayarak yoluma devam ettim.Bileğimin acısını şimdi daha net hissediyordum ve topallayarak otobüs durağına yürüdüm.Birden telefonum çalmaya başlayınca elimdeki peçeteyi çöpe atarak telefonumu elime aldım.Kardeşim Aleyna arıyordu fazla bekletmeden açtım.
"Alo?"

"Dilem,nerede kaldın ya gelmiyor musun?"

"Öncelikle abla diyeceksin canım ve evet geliyorum şuan".

Aleyna benden 2 yaş küçüktü fakat bana abla demiyordu bende ara sıra abla demesini istediğim için ona bunu hatırlatıyordum.

"Tamam bekliyoruz Dilem".

Telefonu kapatırken Dilem kısmını bastırarak söylediği için gülümsedim,seviyordum keratayı.Sonunda durağa geldim beklemeye başladım,yaklaşık beş dakika sonra otobüse binmiş ve yorgunca kafamı cama yaslamıştım. Şuan bir şey düşünecek durumda değildim.On dakika sonra evdeydim.Eve adımımı atar atmaz Aleyna içeriden koşup boynuma atladı.Gülümseyerek sıkıca ona sarıldım, içeri geçtik.Annemde beni görünce geldi ardırdan sarıldı.Oturdum ve merakla ne olduğunu anlatmamı bekleyen aileme baktım,gerçi babam yoktu sanırım işi vardı.Aslında kendisi bir sınıf öğretmeniydi annemse ev hanımı.Daha fazla bekletmeden doktorla konuştuklarımızı anlatmıştım kafa sallamaktan başka bir şey yapmamışlardı zaten ne diyebilirlerdi ki.

ZehirDove le storie prendono vita. Scoprilo ora