LXVII| victory or defeat

Start from the beginning
                                    

"Şimdi bedeni yanmış olmalı. Bunu haketmiyordu. Benim yüzümden yaralı bir şekilde o adamlarla..."

Dirseklerini dizlerine bastırıp ellerini yüzüne hücum ettiğinde Liam' ın elini sırtında hissetmişti. "Bedenini almayı başardılar. En azından bir cenazeyle onu uğurlayabileceğiz. Hiçbiri senin suçun değil."

Buna inanabilmeyi her şeyden çok isterdi ancak ne yazık ki gerçekler ortadaydı.

"Zayn nerede? Yanıma geleceğini söylemişti. Gelecek değil mi? Yoksa yaralandı mı? Beni ona götür, lütfen."

"Merak etme, bir sorun yok... Gün doğmadan Stone Kalesi' ne varmış olacağız. Bizi orada bekleyecek."

Stone Hanesi, Güney Krallığı' na bağlı ve güneyin kuzeye en yakın topraklarında, sınırı belirleyen Gözyaşı Nehri' nin hemen arkasında kalan oldukça küçük bir kalede yaşardı. Her ne kadar kuzeyin dibinde bir toprak parçası olsa da bir nevi tekrar güney tarafına geçecek olmak Rhoslyn' e anlık bir rahatlama hissi vermişti.

"Buradaki herkes ona sadık ve kimseden korkmana gerek yok. Seninle ilgilenmelerine izin ver, tamam mı?"

"Sen nerede olacaksın?"

Kimseye güvenmiyordu. Yaşadığı onca şeyden sonra ancak Liam gibi eskiden de tanıdığı insanların sözlerine inanabilirdi.

"Kapının diğer tarafındayım. Seni tek bir an bile yalnız bırakmamamızı söyledi."

Yanımda olabilirdin, diye düşündü Zayn' i gözlerinin önüne getirirken. Ama o ejderhasına binmiş ve her seyi yakmıştı.

Sabaha dek sarsıntılarla dolu bir yolculuk geçirdi. Bazen bu sarsıntılar öyle şiddetli olmuştu ki, kaç kez midesindekileri çıkardığını sayamamıştı.

Kamarasındaki bir baştan bile küçük olan penceresinden havanın aydınlanmaya başladığını görünce kendisine tekrardan sıcak su getirilmişti. Bunun için minnettardı doğrusu. Ellerini, yüzünü ve boynunu yıkayıp daha sonradan ağzını çalkaladı. Daha iyi hissediyordu.

Liam kapının ardından, girip giremeyeceğini sorduğunda onu içeri çağırdı.

"Yürüyebilir misin? İstersen seni taşırım."

Sonunda buradan çıkıyorum.

Oturduğu bu rahatsız yataktan ayağa kalktığında ağırlığını sağlam bacağına verdi ve diğer tarafına geçen Liam' ın koluna tutundu. İdare edebileceğini düşünmüştü.

İlerlemeden önce Zayn' in omuzlarına sardığı pelerinini yatağın üzerinden aldı. Bir paçavra haline gelen kanlı beyaz elbisesi ise öylece yerde duruyordu. Korsanlar ona çuvala benzer bol bir elbise vermiş ve gece onu giymişti.

Onu tekrar görecek olmanın heyecanıyla birkaç adım ilerlese de kadırga basamaklar ve çıkıntılar ile doluydu. Bir müddet sonra sabrı tükenen Liam sorma gereği duymadan Rhoslyn' i kucakladı. Bunu istemediğini söyleyemezdi. Sadece birkaç adım atmış olmasına rağmen bacağındaki durulan sızı ansızın tekrar kendisini göstermiş ve yürümek büyük bir acıya neden olmuştu.

Basamakları aşan Liam, güverteye çıktığında Rhoslyn deniz kokusuyla sarmalandı. Boğuk kamaranın içinden böylesine temiz bir havaya çıkmak onu rahatlatırken birden gökyüzündeki çığlıkları duymuştu. Anghrist. Gözlerini yukarı kaldırdı ve bir el kadar küçük görünen ejderhanın bulutların arasında dairesel hareketlerle uçuşunu izledi.

fire and blood • malikWhere stories live. Discover now