BÖLÜM 1

2.4K 216 1K
                                    

Başladığınız tarihi ve saati yazmayı unutmayın.💞

"Öfkeyi getiren şey acısı değil miydi?"

'''

Balkonda güneşin doğuşunu izlerken aklında olan tek şey oğluydu. Bu zamana kadar hayat ona hiç adil davranmamıştı. En sevdiğini elinden almıştı. Ama ona verdiği bir evlat sanki bütün yaralarına kefaret olmuştu. Mirza bey sehpada duran çaydan bir yudum daha alacaktı ki oğlu esneyerek girdi içeri. Babasının yanaklarından öpüp yanına oturdu.

"Günaydın babam."

"Günaydın oğlum. Nasıl geçti nöbet?"

"Uykusuz, çokta yorgunum valla babam. Selam vereyim dedim. Direkt yatmaya gidiyorum." dedi gülümseyerek Muhammed Emin.

Muhammed Emin babasıyla birlikte iki kişilik kocaman bir aileye sahipti. Onun için önemli olan tek kişi babasıydı. Sadece babası değildi Mirza bey. En yakın arkadaşı, annesi, sırdaşıydı. Her zor anında yanında olurdu babası. Biraz üzülse babası onun gözlerinden anlardı üzüntülü olduğunu. Şifa olmadan rahat etmezdi. Bu dünyada ki tek ve en büyük armağanıydı.

Muhammed Emin'in balkondan içeri girmesiyle telefonunu çıkarıp kardeşini aradı Mirza Bey. Uzun süredir aklında olan bir durumu artık açıklığa kavuşturması gerekiyordu. Bir kaç kez çalmıştı ki açıldı telefon.

"Abim bu saatte aramazdın sen hayırdır bir şey mi oldu?"

"Bir şey yok Mustafa Kemal sakin ol. Evdeki defterlerimi buraya yolla. Artık Muhammed Emin'in gerçekleri öğrenme vakti geldi. " dedi Mirza bey otoriter ses tonundan bile endişeli olduğu hissediliyordu. Yapacağı şeyin doğru olduğuna emindi ama doğru zaman mıydı ona emin değildi Mirza bey.

"Abi sen ne diyorsun? Emin misin?"

"Daha fazla saklayamam. Ona haksızlık yaptığımı düşünüyorum Mustafa Kemal. Beni her şeyden çok seviyor."

"Sen onun babasısın abi. Bu çok normal değil mi?"

"Beni hayatının merkezine koymuş Mustafa Kemal. Eğer bana bir şey olursa oğlum hayata küser. Tutunacak dalı kalmaz."

Mirza bey eliyle şakaklarını sıkıp balkonda ileri geri yürümeye başladı. Hayat ona da oğluna da adil davranmamıştı. Kendisi ne kadar sevgiyle büyütmeye çalışsa da yaralıydı oğlu. Annesinin onu terk ettiği günü zihninden silemiyordu. O gün öyle bir düşmüştü ki yıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ o çukurda yanan canının acısını unutamamıştı.

Oğlu o günden sonra daha sıkı bağlanmıştı kendisine. Korkuyordu. Bir gün babasının da onu bırakıp gideceğinden korkuyordu. Muhammed Emin her ne kadar hissettirmemeye çalışsa da Mirza bey hissediyordu.

"Allah korusun abi sen daha genceciksin. Yapma böyle kendini boşa üzme." dedi Mustafa Kemal bey abisine bir şey olma ihtimali bile onu korkutmuştu.

"Benim kararım kesin Mustafa Kemal sen yolla defterleri. Oğluma tutunacak bir dal vereceğim." deyip telefonu kapattı Mirza bey.

Hiçbir sır sonsuza kadar gizli kalmaz. Ne kadar ertelersen ertele gün gelir kafesten kaçmış bir kuş gibi bağıra bağıra çıkar karşına. Mirza bey yıllarca oğlunu kaybetme korkusuyla saklamıştı sırrını. Bu oğluna yaptığı en büyük haksızlıktı belki de. Bir kuşu sırf sevdiğin için kafese mahkum etmeye hakkın yok. Eğer kuş seni seviyorsa ne kadar uzağa giderse gitsin elbet bir gün geri döner. Ne kadar zor olsa da şimdi Mirza bey için kuşunu özgür bırakma vaktiydi.

KÖRDÜĞÜM जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें