Bölüm 2

206 79 50
                                    

"Ben geldim! Beril, neredesin?"

Sesim yankılanarak bana döndüğünde, içecek bir şeyler almak için mutfağa yönelmiştim.

Bu da ne böyle? Ne olmuştu burada, bu cam kırıkları da neydi? Beril!

Koşarak ahşap merdivenlerden yukarı çıktım neyse ki küçük kız kardeşim gri, ahşap kenarlıklı yatağında mışıl mışıl uyuyordu.

Ya da ben öyle sanıyordum.

Beril'in yüzünde ve sol kolunda morarmalar olduğunu farkettiğimde, ahşap, dubleks ve geniş bahçesi olduğu için altı ay önce satın aldığımız bu evin üzerime yıkıldığını hissetmiştim. Biricik kardeşimin cansız bedeniyle karşı karşıya kalmıştım, nefes almıyordu.

Hayır... Bu kötü bir kabustu, gerçek olamazdı. Kim, neden yapmıştı ki bunu, ne istemişti ondan? Neden! Belki on, belki yirmi dakika boyunca ağlamış ve tüm evi dağıtmıştım. Soğukkanlı olmaya çalışarak polisi aradıktan sonra tekrar kendimi kaybetmiş bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlarken siren sesleri duyulmaya başlamıştı. Polisler ve ardından sağlık görevlileri evime girmeye başladığında, bunun koca bir kabus olması için dua ediyordum.

Ne olup bittiğini anlayamadan polisler,  delil olabilecek tüm detayları plastik bir poşet içinde toplamaya başlamış ve bir kaç saat önce Beril'le gülüştüğümüz evimizi olay yeri inceleme şeritleriyle çevrelemişlerdi. Acil tıp teknisyenleri kardeşimi otopsi için alıp götürürlerken ben sadece yola bakan verandada oturmuş, boş gözlerimi ambulansa dikmiştim. 

Bu karanlık gecede, bir anda hayat durmuştu benim için. Omzuma dokunan bir el sayesinde irkilerek arkama döndüğümde, karşımda yirmili yaşlarının sonunda, kızıl, perçemli saçları omuzlarına uzanmış, orta boylu ve gayet güzel bir fiziğe sahip olan, tanıdığımı düşündüğüm fakat çıkartamadığım kız iri, kahverengi ve yaşlı gözleriyle bana bakıyordu.

"Merhaba, ben Deniz. Beril'in arkadaşı Su'nun ablasıyım, karşı çaprazınızda oturuyoruz, hatırladın mı?"

"Uraz," diyerek kafamı sallamakta yetindim. Beril'in doğum günü partisinde görmüştüm sanırım.

"Kahve getirdim, iyi gelir."

"Teşekkürler, çok düşüncelisin."

"Çok üzgünüm Uraz, polisleri görünce gelmek istedim ve kapıda olanları duyunca gerçekten çok üzüldüm senin yerinde olsam ne yapardım, böyle bir durumda ne denir hiç bilmiyorum."

"Neden ben yaşıyorum bu acıyı Deniz, neden benim kardeşim, neden?"

"Bilmiyorum, acını dindirmez elbette ama bunu yapan her kimse bulunacak ve yaptığı yanına kalmayacak Uraz, güven bana," dedi Deniz, güven verici sesiyle.

"Yanına kalmayacak çünkü o şerefsizi bulup cezasını bizzat ben vereceğim,"  dediğimde gözümü intikam ateşi bürümüştü ve onu bulduğumda neler yapabileceğimi ben bile kestiremiyordum.

"Şu an yapman gereken sadece sakinleşmek Uraz, gerekirse katili bulman için ben de yardım ederim ama şu an intikam almak yerine acını yaşamaya çalışmalısın," dedi insanın içini okşayan bakışlarıyla gözlerime bakarak.

"Haklısın sanırım, teşekkür ederim Deniz."

Bu sırada içeri giren polis dedektifi Hira, "Bölüyorum kusura bakmayın şimdilik burada işimiz bitti, gelişmelerden haberdar ediyor olacağım," diyerek hızlıca yanımızdan ayrıldı.

"Ben de gitsem iyi olacak sanırım, hem sen de kafanı toplamaya çalışırsın," diyerek sessizliği bozan Deniz oldu.

"Her şey için teşekkür ederim, Deniz. İyi geceler."

23 'Yirmi Üç'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin