" Canım oğlum, bugünüme güzellik yayan ve annenin kalbine en büyük sevgiyi veren oğlum, iyi ki doğdun iyi varsın ve benim yavrumsun.. Yeni yaşında beraber olamasakta unutma.. Sen her zaman annenin kalbinde ve yanımda olmasan da gözlerimdesin.. Seni seviyorum doğum günün kutlu olsun"

Albert gözünden damlamak üzere olan bir damla yaşı sildi. Bu hediyeyi her doğum gününde alamazdı. Annesi onu arayıp uzaktan kutlar bu yaşına kadar sadece bir kaç doğum gününde hediye gönderebilirdi ama ilk defa babası ile eline ulaşan bir hediyesi olmuştu.

"Buda hediyen"

Albert babasının sesiyle başını kaldırıp babasının ona uzattığı kutuya dikti gözlerini.

"Bunu da mı annem gönderdi"

Cain, hiç birşey demezken sadece elinde ki kutuyu uzattı. Albert kuruyan dudaklarını ıslatıp babasının elindekini alırken Cain, oyalanmadan arabasının kapısını açıp binmişti.

Albert elinde ki kutuyu açtı içinde ki bordo renkte sıcacık atkıyı eline alıp sıkıca sardı.

"Annem..." dudaklarından özlem dolu anne kelimesi dökülürken aklı notta yazılı olan cümlelerdeydi.

Derin bir nefes alıp elinde tuttuğu atkıyı boynuna sarmış ve okula doğru yürümeye başlamıştı.

Bugün hiç olmadığı kadar mutluydu genç adam. Gülümsemesi kulaklarına kadar ulaşıyordu. İçinde ki huzur tıpkı yumuşak bir bulut misali üzerinde yürüyordu. Taki gözleri Meryem'in yanın da ki Hamza'yı görene kadar. Biranda yüzünde ki gülümseme solarken kaşları çatışmıştı. Şimdi içinde ki duyguyu kasvetli bir bulut örtüyordu sanki.

Sahi, görünmeyen bu duygunun bir ismi varmıydı. Yada şuan içine ok gibi saplanan acı, yaradan sayılırmıydı.

Albert farkında bile olmadığı sıktığı dişleri çenesini zorlarken derin bir nefes aldı ama Meryem'in Hamza'ya gülümsemesi içine koca bir öfkeyi salarken sevdiği kıza doğru bir adım atmış öfkesine yenilmemek için derin bir alıp adımlarını durdurmuştu.

Elinde ki tuttuğu poşeti daha sıkı kavrarken okulun arkasına doğru yol almaya başladı burda biraz daha kalırsa gözlerinin gördüğüyle öfkesine kapılıp gidecekti genç adam. Bu içinde ki duygunun ismi sadece Aşk olamazdı.

Elinde ki poşetleri geldiği duvar kenarına bırakırken sık sık aldığı nefesi düzene sokmaya çalıştı. Gözlerini kapayıp içinde ki fırtınayı sakinleştiriyordu. Yavaşça açtığı gözleri duvar kenarında ki poşetlere kayarken içinde ki öfke hafiften dinmeye başlamıştı bile. Sevgi ve özlem nasıl da durgunlaştırıyordu yaralı insanı.

Derin bir nefes alan adam duvarın dibine çöktü, elini poşete atıp içinden annesinin ona hazırladığı pastayı çıkardı. Gözleri bir müddet pasta da takılı kalırken

"İyi ki doğdun yalnız adam" demiş ve

"Teşekkür ederim anne" diyerel pastasından bir ısırık almıştı.

Anne bir evlat için ne büyük bir nimetti. Uzakta olmasına rağmen sevgisini burnunun ucun da hissettiren tek varlık anne olmalıydı.

İçinde büyüyen buruklukla bir parça daha aldı pastasından gözleri arka bahçede ki ağaç yapraklarının rüzgarla dansını izlerken kulağına dolan sesle

"Albert"

Başını sesin geldiği yöne doğru çevirmişti. Gözleri yüreğinin pırıl pırıl yanan süreye dönerken dilinden

"Meryem" dökülmüştü.

Bir kaç saniye barışmanın sonun da genç kız Albert'e yaklaşmış bir müddet genç adamın elinde ki pastaya gözleri takılı kalmıştı.

VERA Where stories live. Discover now