LXVI| burn them all

Start from the beginning
                                    

Salonun büyük kapısı kırılmak ister gibi açıldığında içeri bir muhafız girdi. "Prensim, denizde düşman kadırgaları göründü. Sancaklarda ne olduğu görülmedi ancak bazı adamlar bir canavar kükremesi duyduklarına yemin ediyorlar."

Rhoslyn' in durmuş kalbi anında teklediğinde neredeyse kemiklerini parçalayacaktı. Nefesini tutup yaşlarla yanan gözlerini yemeğine eğdi. Sakin ol, dedi kendisine. Sakin ol. Sakin ol. Sakin ol.

Sandalyesinden ayağa fırladı. "Zayn geldi. ZAYN GELDİ!"

Ne yaptığını bilmeksizin ağlayarak kapıya doğru koştu ancak orada duran muhafızı bir an için unutmuştu. Muhafız güçlü ve büyük elleriyle onu yakaladığında Ashton' un nefret dolu küfürlerini işitti.

"İMKANSIZ! Mendes piçiyle birlikte Gözyaşı Nehri' ne doğru ilerlediği söylendi bana. Burada olmalarının imkanı yok!"

"Birazdan kıyıya varacaklar prensim. Hazırlansanız iyi olur."

Kraliçe ve kızı panik halindeydi. Lauren Irwin çoktan ağlamaya başlamıştı ki ağabeyi onlara döndü. "Derhal bir arabaya binip Buz Kalesi' ne doğru yola çıkın. Olası bir durumda Lord Pitt' in kalesine sığının, sizi koruyacaktır. Harry, git ve kılıcını kuşan." Şimdi o çılgın yeşil gözler tekrar Rhoslyn' in üzerindeydi. "Leydini odasına götür Sör Torhen. Ne yapman gerektiğini biliyorsun."

"Hayır! Hayır!" Rhoslyn adamın kolları arasında çırpındı ancak hepsi boşuna bir uğraştı. Sürüklenerek oradan çıktığında etrafta koşuşturan adamların iri bedenlerine çarpıp düştü, süründü ama bileğinden asla bırakmayan muhafız hiçbirini umursamadı. Birazdan öleceğini biliyordu. Neden şimdi? Ona sonunda kavuşacakken neden şimdi ölüyordu?

Bir kez daha düştüğünde alnını yere çarptı. Açılan yarıktan hızla akan kan yüzüne ve elbisesine akarken korkudan acıyı hissedemiyordu bile.

Merdivenleri tırmanırken de basamaklara çarpan dizleri yarılmıştı. O basamaklardan sonra muhafız, Rhoslyn' in odasının kapısını açtı ve onu içeri fırlattı. Yere düştüğünde pes etmeden ayaklanıp adamın üzerine atıldı ve belindeki hançeri çekerek adama salladı. Muhafız hızlıydı. Zamanında geri çekildiği için boynuna öldürücü olmayan bir yara almıştı yalnızca. Ve Rhoslyn hançeri bir kez daha savuramadan önce yanağına sağlam bir tokat yedi. Tüm vücudunu titreten bu tokatın baş döndürücü etkisiyle tekrar yere düştüğünde kalkamamıştı.

"Küçük orospu! Beni öldürecektin!"

Torhen karnına da vurduktan sonra yerdeki hançeri aldı. İşte o zaman Rhoslyn doğrulabildi ve elleriyle geriye kaçmaya çalıştı. Muhafız kolayca üzerine gelip eğildiğinde tereddüt etmeden hançeri Rhoslyn' in üst bacağına sapladı. Rhoslyn' in kulak acıtan çığlığı üzerine Torhen sadece gülümsemişti.

"Ölmeyeceksin fahişe. Ama buradan çıkamayacaksın da. Sevgilin seni bulamadan geri dönecek. Ne üzücü."

Muhafız yere tükürüp sonra odadan çıktı ve kapıyı dışarıdan kilitlediğinde Rhoslyn gözyaşlarıyla birlikte bacağına saplanan hançere baktı. Hançeri çıkarması gerektiğini bildiğinden şiddetle titreyen parmaklarını hançere değdirdi ancak değdirdiği gibi ellerini hızla oradan geri çekti. Canı çok yanıyordu ve hançer öyle derine saplanmıştı ki, bunu yapamazdı.

Ellerinin yardımıyla geriye doğru kayıp sırtını duvara yasladı. Belki de muhafız haklıydı. Belki de buradan asla çıkamayacak ama bekleyecekti.

fire and blood • malikWhere stories live. Discover now