Bölüm 1: Küçük Kız, Yeni Hayat

43 3 0
                                    

Bugün, yeni hayatımın ilk günü.

Sabah saat 7'yi gösteriyor. iPhone'um, yeni bir günü müjdelemek için ötmeye başladı.

Güneş, bugün benim için bir başka doğmuş adeta. İçimde, geçmişin o kasvetli havasından kurtulduğuma dair bir inanç ve istediğim her şeyi yapabileceğime, kendi kurallarımı kendimin koyabileceğine yönelik sonsuz bir özgüven var. Sonunda, hayatımda bir şeyleri yoluna koyacağım ciddi bir fırsat elime geçmişti. Normalde ben de Pazartesileri günahım kadar sevmem. Fakat en sevmediğim güne, böyle bir coşkuyla kalkıyorum. Bu coşkumu ne bozabilir ki ?

Acaba bu his, uzun bir dönemden derin ve huzurlu bir uyku çekip dinç ve dingin bir kafayla kalktığımdan mıdır, yoksa sahip olduğum yeni benliğimle sosyal hayata tam anlamıyla karışacağım ilk gün olmanın verdiği heyecandan mıdır ? Sanırım ikincisi. Yıllarca bu günü bekleyip durduğumu hatırlıyorum. Belki de genç kızlık hayatımda yıllardır beklediğim o sihirli değnek elime gelmişti. Hayallerim gerçek olacaktı.

Gardırobuma yöneldim. Acaba bugün ne giysem ? Beni resmi gösterecek kıyafetler de vardı, biraz daha sade gösterecek kıyafetler de. Neredeyse, koleksiyonumdaki en değerli parçalardan unutuyordum. Kırmızı, Crewneck bir bluz, siyah bir etek ve çorap. Bir diğer poşetime baktım, bir de ne göreyim ? Ne zaman dolabımda belirdiğinden haberim olmayan, uzun, süet, yüksek topuklu dizüstü çizmeler ! Yüksek topuklu giymek, hele dizüstü çizme giymek, insanı nasıl mutlu ve özgüvenli gösteriyor ! Bunları bugün ilk defa giyecektim. Özellikçe çizmem nasıl bir uyum gösterecekti bluzum ve eteğimle ? Sanırım şirkette bugün adeta bir moda devriminin ilk adımını atacaktım.

Kahvaltımı yapmak için aşağıya indim. Bir kase taze sütlü Nesfit'in yerini ne tutabilir ki ? Televizyonu açıyorum, Haber kanallarında kan iyice gövdeyi götürür duruma gelmiş. Hep ağlayan insanlar var. İnatla bunları sabah haberlerine koymuyorlar mı ? Güne sıfır psikolojiyle başlamaya birebir. Şu Trump yine twit atmış birilerini tehdit etmiş, bundan bana ne ? Ben de, kumandamın 40 numaralı kanalındaki MTV'yi açtım. İlginçtir, şu sıralar listelerde 1 numara olan en sevdiğim şarkılardan bir tanesi çıktı. Tam da içimdeki özgüven patlamasına birebir.

"It's time for me to take it

I'm the boss right now

Not gonna fake it

Not when you go down

'Cause this is my game

And you better come to play"

Bu kız bir efsane. Bir hemcinsimden hiç bu kadar keyif aldığımı hatırlamıyorum. Bana tarifsiz bir haz veriyor, genç kızlığımı bana yeniden hatırlatıyor. Yıllardan beri Disney Channel'da takip ediyor ve hayat hikâyesi bana umut oluyordu. "Güçlü Kal" kitabı halen kütüphanemde güzel bir köşede durmakta.

Özgüven tazelemiştim. Günüme odaklanmalıyım. Acaba, 5 senenin ardından şehirde neler değişmişti ? Kaç tane eski arkadaşımı görecektim ? Londra'ya yüksek lisansa gittiğimden beri eskilerden kimselerle görüşmüyordum açıkçası. Gerçi bir nedenim vardı. Kendime yeni bir benlik yaratırken, karanlık geçmişimi hatırlatacak hiç kimseye ihtiyacım yoktu. Londra'dan geçen hafta dönmüştüm ve havalimanına indikten sonra, bir emlakçıda kendimi bulmuştum. Evimi tutarken de kimseye ihtiyaç duymamıştım.

Aslında, en büyük değişimi ben geçirdim diyebilir miyim acaba ? Gerçi "hayatta değişmeyen tek şeyin değişim" olduğunun farkındalığını kazanmıştım. Fakat yine de, sorgulamadan ve geçmiş hatalarıma gülmeden de asla olmayacak. Uzun bir 5 yıl. Ciddi bir ihanete uğramamın ardından, kendimi sil baştan yaratıp, gerçek bir kız gibi hissetmemi sağlamakla geçen 5 yılın öyküsü. En azından, bu 5 yılda yaşadıklarımı parçalara bölüp anlatırsam, kıdemli avukat olarak iş başı yapacağım yeni işime geç de kalmam. Beni bekleyen uzun bir gün var gibi geliyor.

Sweet But Psycho: Tatlı İntikam |  #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin