'bir

5 1 0
                                    

keyifsizdim.

yağmur yağıyordu ve ne zaman yağmur yağsa böyle olurdum.

sen ise çok keyifliydin, hem de çok.

yağmur yağdığından ve zaten river valley caddesi işlek bir yer olmadığından etraf boştu.

senin yolun ortasında piyano çaldığını görünce çok garipsemiştim. birkaç saniye boyunca öylece dikilip sana bakmıştım, cidden tuhaftı.

üzerinde sarı ve koyu yeşilden bir kot ceket vardı, ayağında ise lacivert converseler. siyah pantolonun sana gerçekten yakışmıştı.

baştan aşağı ıslanmıştın, ne zamandır orada oturup piyano çaldığını bilmiyordum ama yüzeysel kuruluk derecene baktığımda iki saat bile olabilirdi.

güzel bir şarkı söylüyordun, daha önce duymadığımdan emindim. sesin çok güzeldi, tıpkı şarkı gibi.

yirmi dakika boyunca, tam bir aptal gibi o su sağanağının altında seni dinledim.

ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor

gök senin için ağlıyor bebeğim, evet

bu harika, harika

akvaryumdaki parlak balıklar gibi, öyle

düşüyor, düşüyor, düşüyor

gökteki damlalar senin için düşüyor bebeğim, tıpkı gözümdekiler gibi

şarkının sözleri güzeldi.

aklım başıma gelince kafamı iki tarafa doğru salladım. saçlarım ıslanmıştı, sabahtan beri yeterince ıslak değillerdi sanki.

sen tekrar nakaratı söylemeye başladığında yanından geçip gidiyordum.

piyano çalmak için doğru yeri seçmemiştin, bu kadar güzel çaldıktan sonra seni unutamayabilirdim.

river valley caddesini geçip köşeyi dönecektim ki piyano sesi kesildi.

"hey,"senin o büyüleyici sesini duydum, sokağın boş olduğunu biliyordum.

bana seslenmiştin.

saçların uzundu, sarıydı ve bana yaklaştığın için göz renginin mavi olduğunu görebiliyordum.

"beni mi izliyordun?"dedin, kafanı yere eğip, dudağını ısırdın. sırıttın. piercingin vardı, siyahtı ve oldukça havalıydı.

"evet, çünkü güzel çalıyordun."bu senin daha fazla sırıtmana sebep oldu. sinir bozucuydu, tabii.

"ben luke."dedin, elini uzattın. eline biraz garip bakmış olmalıydım, kıkırdadın."elime olağandışı bir bilimsel sülükmüş gibi bakmayı kes. şurada insan gibi biriyle tanışıyorum."

"olağandışı bilimsel sülük?"dedim, eline bakmayı sürdürerek. tek kaşımı kaldırdım."iyi betimleme."

"hastalık kaparım diye tokalaşmıyorsan, peki."dedin, elini indirdin.

ben de sana yumruğumu gösterdim. bence el sıkışmak tanımadığın biri için bile fazla resmiydi. yumruk tokuşturmak en iyisinden bir selamlaşmaydı.

"yumruğuma olağandışı bilimsel sülükmüş gibi bakmayı kes ve tokuştur."dedim, sırıttım. daha önce biriyle bu şekilde tanışmamıştım.

gülerek yumruğunu yumruğumla buluşturdun.

"adın ne?"dedin, ellerini ceplerine sokmuştun.

"capel."dedim.

"capel."diye tekrar ettin."güzel isim."

"capella'nın kısaltılmışı, luke."dedim, adını söylememle dudağını ısırdın.

"bana deliymişim gibi davranmadın."bu senin için garip olsa gerekti. sonuçta insanlar sokağın ortasında kocaman bir piyano çalan birinin acayip olduğunu düşünürlerdi.

"sadece tercihlerin biraz tuhaf."dürüsttüm. 

"bana normal davranan biri olma şerefine eriştiğin için numaranı alabilir miyim?"bunu söylerken utanmıştın ama sohbeti bitirir bitirmez sokağı dönüp gideceğimi biliyordun.

"ben seninkini alayım, eğer istersem sana yazarım."dedim.

kesinlikle yazacaktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 23, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

falling •hemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin