15

4.3K 488 102
                                    

marklee:
eğer on dakika içerisinde
burada olmazsan
kaos yaratacağım

fullsun:
neredesin

marklee:
soyunma odasındayım

fullsun:
geliyorum

marklee:
bekle biraz
nasıl yani
itiraz etmeyecek misin

fullsun:
hayır hyung
çok yorgunum ve
sana karşı gelecek durumda değilim

marklee:
şaşkınlıktan telefonu düşürdüm
neyse o iyi

fullsun:
soyunma odasına geldim
ve sen yoksun

marklee:
arkana bak

•••

Donghyuck telefonunun ekranını kapatarak onu spor çantasının içine öylece bıraktı ve yavaşça arkasına doğru döndü. Karşısında Kanadalı'yı görmek tabii ki onu şaşırtmamıştı.

Siyah saçlarının bir kısmı alnına dökülmüştü, üstünde antrenmanda giydikleri üniforma vardı.

En önemlisi ise alçıydı. Yoktu.

"Hyung, alçın çıkmış!" dedi Donghyuck gülümseyerek.

Kurtulmuştu bu eziyetten. Her şey bitmişti, artık Mark'ın istediklerini yapmak zorunda değildi.

"Çıktı," dedi ve Donghyuck'un gülümsemesine sıcak bir tebessümle karşılık verdi Mark.

"Öyleyse... Artık istediklerini yapmak zorunda değilim, değil mi?" dedi Donghyuck heyecanla.

Mark önce kaşlarını çattı, ardından hafif bir sinirle başını olumsuz anlamda salladı.

"Değilsin. Hiçbir zaman değildin."

"Yani beni boşu boşuna tehdit ettin. Sırf ben korkayım diye," dedi Donghyuck hızlı bir şekilde.

"Hayır, o yüzden de değil."

Mark derin bir iç çekip öylece Donghyuck'un parlayan yüzüne baktı, ardından hafifçe gülümsedi.

"Her neyse, senden son bir isteğim olacak."

Donghyuck sıkıntıyla başını olumlu anlamda salladı.

"Söyle hyung."

Mark kapının kenarında duran basketbol topunu aldı ve sağ kolunun altına yerleştirdi.

"Benimle bir maç yapacaksın. Kazanan, kaybedenin bir hafta boyunca istediğini yapacak."

Donghyuck bir süre düşündü bu teklifi. Eğer maçı kazanırsa, yaptıklarının hepsini Mark'a ödetebilirdi.

O an kaybetmek aklından geçmedi, teklifi kabul etti. Mark memnuniyetle gülümsedi ve sahaya koştular.

Mark artık eskisinden daha iyi oynuyor gibiydi. Donghyuck'u epey zorlamıştı.

Mark son basketi attığında Donghyuck her türlü kaybedeceğini anladı, kendini yere attı. Derin nefesler alırken kendine bu teklifi kabul ettiği için lanet okudu.

Alaycı bir şekilde güldü ve topu sahanın bir köşesine fırlatarak Donghyuck'un yanına eğildi Mark.

"Hyuck, belki bir dahaki sefere beni yenebilirsin."

Donghyuck sinirle sert bir nefes verdi ve terden dolayı alnına yapışmış saçlarını geriye doğru itti.

"Senden nefret ediyorum hyung."

Mark ciddi bir ifadeyle doğruldu, spor salonunun çıkış kapısına doğru yürüdü. Kapının kapandığını belli eden sert ses duyulmadan önce Mark'ın sesi kısa bir süre yankılandı spor salonunda.

"Ben nefret edilecek kadar kötü biri değilim Hyuck. Bana şans ver."

***

update: yorumlarda bahsettiğiniz kitabı ilk kez duyuyorum, onu da sizlerden öğrendim zaten. bir kısmın aynı olması sorun olmaz diye düşünüyorum. iyi günler dilerim.

mistake | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin