KOD:2 "U"

109 3 0
                                    

Kitap okurken kucağımda kitabımla uyuya kalmıştım. Nasıl güzeldi okumak, okurken zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamıyordum.Ne ara saat gece 03.00 olmuştu. En son baktığımda öyleydi sonra ne ara uyudum hiç bilmiyorum çünkü sabah olmuştu.Ben aslında o kadar geç uyumam en geç 23.00'da uyurdum.Ama hastanede olduğum için uyku düzenim bozulmuştu.Bu sabah uyanamadım resmen sanki gece sabaha kadar içmiş gibi sarhoş gibiydim.Bakın sarhoş gibi diyorum,sarhoşum demiyorum.Çünkü alkol,sigara gibi şeyleri sevmezdim.Bu sabah güneş o kadar güzeldi ama, bende hayır yoktu. Sanki üzerimde kırk ton yük vardı.Uyku mahmurluğuyla ağrıyan gözlerimi ovarken kapı tıklandı ve ben uyuduklarını yeni idrak edebildiğim canım ailemi kapı tıklandığı için  şuanda beklemediğim bir durum olduğundan hem korkmuştum hem de korkutmuştum.

"Girin".

Kapıyı tıklayan Doktorum Müjdat Bey imiş.İçeriye çok gülümseyen bir yüz ifadesi ile girerken;bu adamın neyi var Allah aşkına diye düşünmeden edemedim. Çünkü çok kızmıştım bir gece uykumdan çalmıştı onun huzursuzluğu ile çok sinirli bir yapıya dönmüştüm.Sanki beni bilerek huzursuz etmek için zorla tutmuş gibiydi yüzünde ki o sevecen ifade. 

"Günaydııııııııınnnnnn". Demesi yok mu birde cidden sinir olmuştum.

"Size de günaydın Doktor". Dedim çabucak.

"Evet, ne istemiştiniz".Dedim tekrardan.

"Bir şey istediğim yok Afra sadece taburcu olabileceğini söylemek için gelmiştim". Dedi.   Nihayet kurtuluyorum buradan diye sevinç çığlıklarımı tam atacaktım ki babamın ve annemin öyle bakmasından ötürü sevincimi sonra yaşayacağımı aklıma not ettikten sonra,tam doktoruma soran bakışlarla bakarken sevgili babacığım aklımı okumuşcasına:

"Ne zaman taburcu bizim haylaz Doktor Bey". Dedi.

Haylaz mı cidden haylaz olduğumu mu düşünüyorlardı? Ben tam yirmi yaşında bir haylazdım öyleyse.

"Hemen çıkabilirsiniz Önder Bey". Dedi doktorum bir anda.

Ben hemen harekete geçmiştim kendimden habersiz . Tam ayağa kalkıyordum ki aklıma ayağımın alçılı olduğunu bir kez daha hatırlatmamla oturmam bir oldu.

"Bekleyin de hemşire Fatih Bey size bir tekerlekli sandalye istesin". Ama gerek yoktu,yoksa var mıydı durumum o kadar da içler acısı değildi yani.Koluma annem ya da babam girerse yeterdi benim için. Sonra onlara da bir an ağırlık olacağım aklıma geldiği için kabul etmek zorunda kaldım. Ağırlık derken hiç bir evlat ailesine ağırlık olmazdı. Ya da tam tersi. Bu ağırlık başkaydı,ayağımda ki lanet alçının ağırlığını demiştim.

"Tamamdır işte Afra tekerlekli sandalyen". Diye gelmişti hemşire Fatih Bey bu adam komik olmak zorunda mıydı yoksa büyümemiş mi demeliydim.

"Cidden çok komiksin".Diyerek bir an önce buradan gitmek için sabırsızlanıyordum.Bir an önce kalksa da ben de otursam diye baktım.Nihayet kalkmıştı ve ben de oturmuştum.Ve birden hızlıca sürmesiyle çığlık çığlığa kalmıştım.

"AAAAAAAAAAAA... Siz nasıl hemşiresiniz". Cidden bu adamın aklı yoktu.Ödüm patlamıştı.

                                                                                     *****

Çıkış işlemleri bittikten sonra kendimi arabaya bir attım oohhhh dedim resmen.Tam bir buçuk gündür hastanedeydim resmen ben kapalı yer sevmezdim kapalı yer derken sabit bir yer yani gıcık hastane odası gibi. Kapalı yer derken Klostrofobim yoktu onun için demedim.Sabit bir oda bir yer anlamında. Teorik olarak ayağım kırıktı ve de alçılı,şimdi bu nasıl odasında  sıkılmayacak mı diye diyebilirsiniz.Odamdı bana ait neşe saçan sıcak ve sevimli yer. Odamı seviyordum kim sevmezdi ki odasını,sevmeyenlere bir şey demiyorum bu onların düşüncesi ne de olsa.Ne ara nasıl geldik anlamadan, sevgili kardeşim Meriç benim tarafta oturduğum arabamızın kapısını açarken çok sevimli ve tam bir beyefendi edasıyla;

MUHTEŞEM BEE BENİM "FOREVER"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin