Onu sert bir hareketle üzerimden atıp burun buruna geldim.

"Kuyruk acısı fena ha?" Suratı bir anda kasılırken yumruğunu havaya kaldırdı ve suratıma indirdi.

Acıyla geriye zıplarken kontrolümü kaybetmemeye çalıştım. Ona atacağım tek bir yumruk her şeyi başlatırdı. Bunu engellemeliydim, gerçekleşmesini istememe rağmen.

"Ben acı çekmiyorum, gerzek yeni yetme. Ama sen çekeceksin." Yüzünde yavaşça oluşan rahatsız gülümseme küçümseyici bir kahkahaya dönüştü.

"Beni buraya çağırma sebebin bu mu? Sana zorbalık eden çocuğa haddini bildirme? Yeni yetme kimmiş bakalım?" Kaşları çatılırken yere ağır adımlarla bana doğru ilerledi.

"Neyin acıtacağına bağlı. Mesela... Arkadaşına dokunduysam ne hissedersin?" Ellerim ne zaman yakasında birleşerek onu ileriye sürükledi bilmiyorum, ama kafası sertçe duvara geçtiğinde sersemlemiş görünüyordu.

"Ne sikimden bahsediyorsun sen?" İçimdeki öfke ya da her neyse artarak boğazımı yakarken sesim titrek çıkmıştı.

Steve bir an daha sersemlemiş göründükten sonra yüzüne o rahatsızlık verici sırıtışını yerleştirdi.

"Bilmem, senin aklından ne geçti kötü çocuk?" Onu tekrar duvara çarptım.

"Bana saçma sapan kelime oyunları yapma Steve."

"Kelime oyunu yapan kim? Dokunmaktan bahsediyorum... elim dışımdaki yerlerle." Gözümün önüne gelen şeyle beraber bütün düşünme algımı kaybettim. Gözlerim neredeyse öfkeden ve isimlendiremediğim pek çok şeyden kör olurken çoktan yüzüne yumruğu geçirmiş, yere düştüğünde karnını tekmelemiştim.

Ve piç kurusu hala gülüyordu.

"Yalan.... Yalan söylüyorsun. Senden amına koyduğumun homofobiğinden başka bir şey olamaz." Kahkaha attı. Ses tonu bile öfkeden tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu.

"Zevk denen şey söz konusu olduğunda cinsiyet fark etmez kötü çocuk." Bir sonraki tekme suratınaydı. Ve tekrar karnına. Dişini tükürürken hala gülümsediğini görebiliyordum, onu oracıkta gebertme isteğimi körüklüyordu. "Yalnızca arkadaşın değildi, değil mi? Biliyordum, benden bazı şeyleri öyle kolay saklayamazsın." Bir anda ağzı kulaklarına varırken dişlerinin tamamını gösterdi. "Ama bak ben senden neler saklamışım. Ya da saklamış mıyım?" Dediğinin tek bir kelimesine bile inanmıyordum, inanmak istemiyordum ama beni etkisine aldığı kesindi çünkü sağlıklı bir şekilde hiçbir şey düşünemiyordum. Tek düşündüğüm karşımdaki pis yaratığın ölmesi gerektiğiydi.

Onu yerden kaldırdığım gibi tekrar duvara çarptım ve yana doğru sürüklerken başının her bir tuğlayı dövmesini izledim. Duvar bittiğinde onu bıraktım, yere yığıldı. Bilinci kapalı değildi, uyanıktı, yalnızca sürekli olarak öksürüyordu.

"Acı..." Öksürüklerinin arasında mırıldanıyordu. "Şimdi acı hissediyor musun August?" Şu an hissettiğim tek şey her yanımı yakıp kavuran öfkeydi, ama dediklerini ciddi anlamda düşünmeyi bir an bile aklımın ucundan geçirirsem o öfkenin yanına inanılmaz bir acının da ekleneceğinden emindim.

Dizlerimin üzerine çökerek yere bakan suratını saçlarından tutarak göz hizama getirdim.

"Bunun olmasını mı istiyorsun? Beni şüphelendirdiğin her saniye dayak yemeyi? Olduysa söyle, çünkü gerçekçiliğini kaybetmeye başladı ve ben yalnızca seni dövmekten zevk alıyorum." Etkilemediği kısmı tabii ki de yalandı.

Steve yine gülümsemeye çalıştı, ama öksürüğüyle bölününce uğraşmadı. Başının da döndüğü belliydi.

"Ben de zevk alıyorum, çünkü benimle işin bittiğinde bir köşede oturacaksın ve düşüneceksin, hepsi kafanda canlanacak, ve gerçek olup olmadığını bilemediğin için kafayı yiyeceksin. İnan bana bunun yerine kafamın tuğlaya sürtülmesini tercih ederim." Dişlerimi birbirine o kadar sıkı bastırdım ki, neredeyse çatırdadıklarını hissettim. Suratına bir kez daha yumruğu geçirdikten sonra konuşamayacak hala gelip yığılmasını umursamadım.

After Decisions (GAY)Where stories live. Discover now