ένα

10.7K 538 373
                                    

Hiçbir zaman pembe hayalleri olan biri olmadım. Hatta bir renge sahip olabilecek hayallerim dahi yoktu. Zihnim çöl kadar kuru, gece kadar tenhaydı. Tuvalimde çalıştığım üç renk vardı. Bir çocuğun ağzında patlayan gülüşün kan kırmızısı, sarıldığı gecenin siyahı ve kendini boğduğu uçsuz bucaksız okyanusun mavisi.

Tuvalim hayattı, peki hayat bu muydu?

Sirenleri duyabiliyorum.
Sirenleri duyabiliyorum.
Sirenleri duyabiliyorum.

Açılmamakta ısrar eden gözlerimi açılmaya zorladım.

"İyi değilim."

Değildim, ama onlar genel olarak bu duruma alışmışlardı. Akıl sağlığımın pekte yerinde olduğu söylenemezdi.

Hadi ama!

Ben Renesmee Stark, ne kadar normal birisi olabilirdim?

Ayrıca bu durumları fazlasıyla kanıksamış olmalarını da, hiçbirinin işinden kafasını kaldırmamasından anlayabilirdik.

"Stark?"

Bende Tony'de aynı anda sesin geldiği yöne bakmıştık. Hayır, bu cümlede bahsedilen Stark ben değildim.

"O şeyi incelememiz gerekiyor, biliyorsun değil mi?"

Tony tek kaşını kaldırıp ukala bir ifade takındı, bunu fark eden tek kişi değildim. Steve ile göz göze geldiğimde ağzını oynatarak ikimizin de düşündüğü şeyi dile getirdi.

"Kendini övecek."

Yanılmadığını bir kez daha anlıyordum. Ben kuzeniydim, ancak yalnızca 4 yıldır Tony ile tanışan Steve Rogers, onu en az benim kadar iyi çözmüştü.

"O şey dediğin benim kolum, kafayı bana taktığını biliyorum. Şu surata bir bak, unutmak mümkün değil. Ancak rica etsem zırhımı rahat bırakır mısın?"

Ben, Steve, Bruce, Natasha, Thor... Aynı anda 5 kişi göz devirmişti. Sebebi ise, Tony Stark! Milyarder, hayırsever, zampara, dahi. Bizim içinse gerçek şuydu. Tony, ukala olan.

"Sen hâlâ ona zırhım diyerek ilişkine kaldığın yerden devam edebilirsin, ben üzerindeki kimyasalların bileşenlerini çıkardıktan sonra."

Nat, hayran olduğum kızıllarını savurarak konuşmaya dahil oldu.

"Haklı, Clint rapor teslim etmemiz gerektiğini söylüyor. Bunu eklemek zorundayız, ne olduğunu da tabii."

Thor ellerini sanki sıvı hâlâ elindeymiş gibi inceleyerek devam etti.

"Bunun gibi bir şeyle daha önce karşılaştığımızı hatırlamıyorum, bu..."

Kelimeleri toparlayabilmek adına sustu, bir şeyleri anımsamaya çalışıyor gibi duruyordu.

"Evet, bu bir buz yanığı gibiydi. Buz devleri onlardan olmayanı dokunarak yakar. Bu neredeyse aynı acıyı hissettirdi, ancak açtığı yara bir buz yanığının onda biri kadar."

"Bu bir tür biyolojik saldırı olabilir."

Sessizce tartışmalarını izliyordum. Ekiple tanıştığım günden bu yana, yani ortalama 2 yıldır bazen istemsizce delirdiğimi düşünüyordum.
Aynı binada öfkeden yeşile dönebilen bir adam, en gerçeğinden bir tanrı, yaşayan bir efsane ki Tony için zaten efsanelere göre yaşıyordu, iki usta ajan, bir dahi vardı.

Ve ben.

Harold Stark'ın kızı Renesmee Stark. Howard Stark'ın yeğeni, Tony Stark'ın kuzeni. Burada aileden biri gibi muamele görmemin tek sebebi de buydu. Uçamıyordum, yönetmeye layık olduğum bir diyar yoktu, öldürülemez değildim. Ara sıra Nat ve Steve'den aldığım dersler kadarıyla dövüşebiliyordum, keskin nişancılık eğitimim vardı, bu kadar... Ancak zekiydim, bunu rahatlıkla belirtebilecek kadar da ukala.

LOKI: GOD OF MISCHIEF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin