1

31 1 4
                                    

{Los Angeles}

"Şu kıza bak be!" diyerek bir içki şişesini daha bitirdi. Masadan telefonumu ve arabanın anahtarlıklarını alıp, Mike'a "Ben eve gidiyorum." diyerek mekandan ayrıldım ve arabaya doğru yürümeye başladım.

Tam arabaya binecekken arabanın diğer tarafından bir ses geldi ve sesin geldiği yere yürümeye başladım.

Ağlayan bir kızla karşılaşmayı beklemiyordum ve bu kızında Koreli olmasını.

"Hey, sen!" diyerek ona seslendim. Saçları dağılmış, kızarmış gözleriyle başını yukarı kaldırarak bana baktı. Göz göze geldiğimizde şaşırdı ve hemen ayağa kalkararak bileğime tutundu ve Korece, "S-sen Koreli misin?" dedi.

"Evet." dediğimde gözleri parladı ve, "Ah, çok şükür! Sonunda beni anlayan bir insan." dedi ve göz yaşlarını silmeye başladı.

Bileğimi ondan çekip arabanın kapısı açtım ve bindim. Arabayı tam çalıştıracakken,

"Ya! Beni burada mı bırakacaksın?!"

Bir bakış atarak, "Evet." dedim ve anahtarı çevirdim. Kız ise yapacak bir şey olmadığından küçük, mor bavulu ile kaldırıma oturdu. Ona son bir bakış atıp gaza bastım ve o sokaktan çıktım.

Aklıma bir an kızın şişmiş gözleri geldi ve çaresiz bakışları. Sanırım İngilizce'de bilmiyordu. Normalde umrumda olmaz fakat kıza acıdığım için arabayı bir u dönüşü ile geri döndürdüm ve o sokağa gitmeye başladım.

••
O şaşkınlıkla evime bakarken anahtarı kilite takıp kapıyı açtım ve içeri girdim, "Hadi ama, seni bekleyemem." birden kendine geldi ve utanarak içeri girdi ardımdan.

Ceketimi çıkarıp koltuğa bıraktım ve odama doğru adımladım.

"Ben duş alacağım, üst katta sağdan ikinci odada kalabilirsin ve duş almak istersen odanın karşısında bir tane daha banyo var, orayı kullanabilirsin." diyerek cevabını beklemeden odama girerek banyoya adımladım.

Güzel bir duş aldıktan sonra belime havlu sardım ve banyodan çıktım. Dolabımdan temiz kıyafet alacakken koridordan bir ses işittim ve odadan çıkarak sesin geldiği yere gittim.

Kızın kaldığı odadan gelen sesle kapısını açarak içeri girdim ve bavul'u ile uğraştığını gördüm.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" deyince birden irkilerek bana baktı ve beni üstümde havlu olduğundan herhalde arkasını döndü hemen.

"S-sadece bavul'umu açmaya çalışıyordum ama fermuarı takılmış, açamadım.." ona bir bakış atarak yatağa doğru adımladım ve bavulu açmaya çalıştım. Birkaç denemeden sonra açılınca bıraktım ve ona baktım. Utanmış ve hala bana bakmıyordu.

"Çıplak değilim, bakabilirsin."

Kız yavaşça bana doğru döndü ve yüzüme bakmayarak, "Teşekkürler." dedi. Ona bakmaya devam ettim ve o da rahatsız olmuş bir şekilde, "Çıkmayacak mısın? Duş almak istiyorum da?" deyince kafamı salladım ve odadan çıktım ve kapıyı kapattım.

Odama girdim ve dolabımı açtım. Siyah bir tişört ve siyah bol bir eşofman alarak onları giydim ve odadan çıktım. Aşağı inerek mutfağa girdim ve kahve yapmaya başladım. Oyalandığımdan 15 dakika sonra hazır oldu. Kupa'yı alarak salona doğru yürüdüm kupayı masaya koyarak koltuğa uzandım ve televizyonu açtım. Bir süre sonra merdivenlerden ses geldi ve o kızın salona doğru geldiğini fark ettim.

Ona bakınca saçlarının ıslak olduğunu fark ettim ve üstüne bol bir tişört altına ise siyah bir tayt giyinmişti. Şuan o saçlarıyla aslında o kadar güzel gözüküyordu ki gözüme..

"Şey.. banyoda şampuan vardı, onu kullandım izin almadan. Sorun olur mu?" başımı iki yana salladım ve geri televizyona baktım ve kahvemi içmeye başladım.

"Bu gece burada kalıp yarın erkenden evden ayrılıp, kendime bir otel bakarım. Seni rahatsız etmek istemem." Kahveyi bitirdim ve masaya koydum. " Hayır, rahatsız olmam istediğin kadar burada kalabilirsin. Hem evde tek kalmayı sevmiyorum, şuan böyle iyi." dedim ve ona, oturması için koltuğun üstüne vurdum. Bir süre bana baktı ve ardından oturdu.

"Neden buradasın?"

"Ailevi bir mesele ve Kore'ye dönmem gerek fakat pasaportumu Polis aldı ve kalacak bir yerim yoktu." diyerek elleriyle oynamaya başladı. Gözlerimi ellerinden çekerek televizyona baktım ve, "Merak etme, yarın alırız pasaportunu." deyince gözleri birden parladı. "Gerçekten mi?! Çok teşekkür ederim, gerçekten."

"Teşekküre gerek yok, Karakolda tanıdığım çok var. İki dakikalık iş." deyince bir an yüzü düşmüş (?) gibi oldu ama sonra tebessüm etti.

"Jungkook."

"Ne?" diyerek şaşkınlıkla baktı. Hala saf saf bakıyordu.

"Adım, Jungkook." diyerek ona baktım ve bir cevap bekledim.

"Rosé."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 10, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

tear ❦ rosékookWhere stories live. Discover now