"Peki ona neden o şekilde bir lakap takmışlar?"

Akipek'in mantıklı sorusuna minik bir kıkırtı çıkarırken Sarp "bizden çok önceden beri onu lakabıymış. Tam beş kez nişanlanmış. Ancak hiç evlenmemiş. Bir şekilde hep nişan atılmış. Erkek tarafından" diyerek açıkladığında Akipek göz devirmişti. Lakaplardan hiç hoşlanmazdı. Garip olan ise lakaplardan hoşlanmadığı halde ona sürekli Akipek lakabıyla seslenmemi istemesiydi. Çocukken bunu düşünüp dururdum ancak hiç bir zaman cevap bulamamıştım.

Fizik hocası Çılgın bakire Şadiye (!) sınıfa girer girmez hepimiz toparlanıp ayağa kalktık. Kadın cidden arızaydı. Ve hakkını yemeyelim gerçekten dersi en sıkıcı anlatan öğretmen ödülünün sahibiydi!

..

Bir yandan ceketimin yakasını düzeltirken diğer yandan telefonumdan rehbere girmeye çalışıyordum. Yakamı düzeltince iki elimle telefonu kavrayıp rehberden Defne'nin numarasına tıkladım. Telefonumu kulağıma götürürken çoktan onun sesini duymuştum.

"Efendim?"

"Ee, neredesin"

"Konuştunuz mu?"

Heyecanlı sesini duyunca hüzünle gülümsedim. Mal Akipek ne olurdu kızı bir görseydi önce.

"Evet, ee yanına gelecektim"

"Kantinin önünde bekliyorum"

Onu onaylayıp telefonu kapadım. Sarp ve Akipek'i dışarıya birlikte yemek yemeye yollamıştım. Her ne kadar benimde gelmem için ısrar etselerde -özellikle Sarp- bir şekilde onları ikna etmiştim. Zaten bir kaç teneffüs önce poğaça yediğim için fazla aç hissetmiyordum.

Kantinin önüne geldiğimde duvara yaslanmış bir şekilde beni bekleyen aynı zamanda at kuyruğu yaptığı sarı saçlarının ucuyla oynayan Defne'yi görmüştüm. Beni fark ettiğinde gülümseyip yanıma doğru adımladı.

"Gel oturalım" deyip onu kantine soktum. Kantin, öğle arasının ilerleyen dakikalarında olduğum için biraz olsun sakindi. Boş olan masalardan birine oturduk. Ellerini birleştirip beklentiyle bakmaya başlayınca gülümsedim.

"Defne, Akipek ile konuştum ancak o bir ilişki istemediğini söyledi"

Dümdük bir şekilde yüzüne söyleyince içimden kendime kızmam gecikmemişti. Defne sabit bir şekilde bana bakarken az önceki neşesi ve gülümsemesi yoktu. "Ancak kim olduğunu bilse, ki bilmek istedi yani sordu. Düşüncelerinin değişeceğine eminim" diye toparlamaya çalışınca elini kaldırıp hayır anlamında salladı.

"Boşversene, beni dış görünüşümle beğenip kabul etmesinin bir anlamı olmayacak. Eğer ilişki istemiyorsa bunun dış bir etkenle değişmesini istemem. Sadece beni beğendiği için kabul etmesini falan ki beğenir mi ondan da emin değilim ama madem öyle, elden ne gelir ki?" Deyip masum bir gülümseme bıraktı bana. Gözlerinde ki hayal kırıklığını görmem zor değildi. Ona içten olduğuna emin olduğum bir gülümseme sergiledim.

"Bence yine de ona seni göstermeliyim ama sen nasıl istersen" dedim. Gülümseyip kafa salladığında "yine de teşekkür ederim" demişti. Sonra kafasını iki yana sallayıp "yemek yedin mi?" Diye sormuştu. Ona aç olmadığını söylediğimde ise hızla masadan kalkıp kantin sırasına gitmişti.

Kaşlarım istemsizce çatılınca ne yaptığını izlemeye koyuldum. Kısa süre sonra ben tarafa dönünce elinde ki bardakları görmüştüm. Masaya gelince bir bardağı bıraktı "kahve?" Diye tatlı bir ses tonunda konuşmuştu. Hala oturmadığı için ben ayağa kalkmıştım.

"Teşekkür ederim" derken ona kahve parasını vermek için elimi cebime daldırmıştım. Kolumu tutup "hey bunu ben ısmarlıyorum" dediğinde tam itiraz edecektim ki bardağı elime tutuşturup ilerlemeye başladı. Peşinden de beni sürüklüyordu. Ve lanet olsun ki bardak çok sıcaktı.

Sarpişkom || TextingWhere stories live. Discover now