İyi akşamlar canlar... Medyaya eklediğim şarkıyla dinlemenizi tavsiye ediyor ve gidiyorum...Keyifli okumalar.. :)
"Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.."
Attilâ İlhan
Bazı insanlar olur derdi babaannem, şifadır... Onlar azdır fakat ne zaman onu düşünsen,görsen ve hatta olsan beraber , ağrıyan her yerine şifa olur. Ağrıyan her zaman kolun,bacağın olmaz Elif'im bazen, bazı zamanlar öyle ağrıların olur ki hiç bir doktor reçete yazamaz...
Çünkü o ağrının şifası candan gelir... Cana karışır.. Yoksa işlemez öyle ilaç filan.. Hekim de lazım,ilaç da, ama en lazım olan ömre ömür katanlar Elif'im...
Kapı aynı hızda hatta daha fazla bir sarsıntıyla kapandı. Başımızı çevirdiğimizde hepimiz anladık ki biraz sonra kopacak fırtınanın haddi hesabı yoktu. Annemin mavileri kırmızıya dönmüştü. Mavilerinin tek odağı Derya'sındaydı...
Derya'sı...
Onu aşk yapan...
Onu insan yapan...
Onu kadın yapan...
Anne yapan mavisindeydi...
Her insanın kutsalı olurdu.. İnandığından, önünde koşulsuz secde ettiğinden başka bir kutsalı.. İşte benim annemin...Derya'mın mavisinin, kutsalı da onu mavi yapan adamdı...
Derya Kurdoğlu'ydu...
Gözleri babamdan bana doğru indi... Gözlerime bir süre bakıp Oğuz'a döndü sonra... Biliyordum annemin içinde yanan ateşleri...Yakacak,kavuracak kadar büyüktü o yangınlar ama durdu mavileri.. Tebessüm edip bana döndü...
"Annecim,Elif'im,güzel yürekli kızım..."
Derin bir nefes koyverdi. İçinde depremler oluyordu ve ben o depremlerin artçılarıyla yanıyordum...
"Oğuz ve sen bugün erken çıkın.. Nurcan hanımla konuşmam lazım."
Netti.
Tek atışlıktı.
"Deniz abla!"
Oğuz'un elalarındaki kırgınlık yağmur gibi akıyordu. Ağlamak yetmeyecekti ona ama tutuyordu. Başını sallayıp omzunu silkti.
"Ölürsem beni buradan çıkarabilirsiniz sadece."
Babam tam ağzını açacakken annem anında elini kaldırdı. Benden günah gitti der gibi bir el hareketiyle Oğuz'un annesi Nurcan hanımın yanına yaklaştı. Kadın bir an özür dileyecek zannederken daha da derin bir kuyu kazıyordu kendine.
"Hayır yani Deniz hanım.. Siz gibi bir doktor çağırsa neyse diyeceğim..."
Eliyle saçını düzeltip devam etti. Kahkahasını da eksik etmeden.
"Ay çıldıracağım yahu... Altı üstü fırıncı yahu...Fırıncı..."
Derya'mla göz göze geldim yine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurtmalar - Kabadayı Serisi (4)
RomanceKurdoğlu'nun İkiz Kardeşleri Kemal ve Gediz Kurdoğlu ve tabii ki haşarı kızımız Elif Kurdoğlu'nun Hikayesi.... ''Kemal yetiş şu deli kızın peşinden ...'' Gediz bir yandan yerde kıvranan adama gülüyordu bir yandan da Kemal'e bağırıyordu. Kemal,mavi g...