16.Bölüm "Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar..."

563 66 45
                                    

Merhaba... Duramadım. Yazdığım an paylaşmak ve neler hissettiğinizi okumak beni benden alıyor. Can dediklerimsiniz. Görmeden, sesini duymadan sevdiklerim. Kısacası çok değerli olanlarsınız. Dilerim okurken, yazarken hissettiklerimi hissedersiniz. Ne olur hiç incinmeyin, ne olur hep mutluluktan olsun gözyaşlarınız. 

Medyaya eklediğim müzikle okumanızı tavsiye ediyor ve gidiyorum. Yüreğinizden öpüyorum hepinizi... :) Yazar yazmaz tekrar görüşmek dileğiyle... ;)



"Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar"




"Yok öyle, ümitlerini yitirip karanlıklara savrulmak.

Unutma;

Aynı gökyüzü altında,bir direniştir yaşamak..."

Nazım Hikmet Ran


...Gediz'den...



Ne diyordu Nazım;

Güzel günler göreceğiz çocuklar...

Motorları maviliklere süreceğiz...

Yitirmeden, kaybetmeden, sevdiklerinle, sevebildiklerinle yaşamak, onurunla yaşamak ve hatta incitmeden yaratılmış canlı cansız her varlığa saygımızı koruyarak nefes alabilmekti önceliğimiz bizim. Ne olursa olsun insanca yaşamak, insanlığını kaybetmeden yaşamaktı hedefimiz. Fakat zorlandığımız günlerimiz çoktu. Yaratılmış her şeyi sorguladığımız günlerimiz kadar...

"Gediz!"

Başımı çevirdiğim an görüp görebileceğim en güzel maviye bakmak içimde aynı anda hem yağmurları hem güneşi kovalayan bulutlar gibi hissetmeme sebep oldu.

"Anne..."

Annem, hastaneden yeni çıkan Derya'ma hala bebek gibi bakıyordu. Yormadan, yorulmadan sevdiklerimiz olurdu. Her bakışından milyonlarca anlam yüklendiğimiz, sevmelere doyamadığımız insanlar. O insanlar ki ne kadar kaybetmeyeceğimizi düşünsek de, giderken ardından silinmez acılar bırakanlardı. Hep derdi babam, mesele ne çok sevmek ne de sevgilere boğmaktı onları. Mesele yormadan yorulmadan sevebilmekti.

"Güzel bakışlım, annesinin gülen yüzü ne oldu? Kaşlarını çatmış ne düşünüyorsun?"

Elimde değildi. Ne zaman aklıma düşse bir mavilik, alıyordu yüzümü kocaman bir tebessüm. Ve asla sorgulamadan, sıkılmadan hep gülümsüyordum.

"Babamı,seni, sevdiklerimi, canlı cansız tüm yaratılmışları belki de."

Mavilerinin sonu yoktu annemin. Denizin en mavi haliydi bakışları.

"Ahu'yu mu?"

Kahkahama engel olamadım. Annem koluma girip, saçlarımı okşadı. Yanağıma öyle sıcak, öyle sevecen bir öpücük bıraktı ki içimde geleceğe dair olan tüm korkularım uçup gitti.

Yaradan, annelere özel veriyordu bu gücü. Dokunduğu her yeri cennete çeviriyorlardı. Hele de sevgiyle büyütülenler, ne olursa olsun inanılanlar, büyürken acıtılmayanlar...

Çiçek büyütenler iyi bilirdi. Çiçeği büyüten su kadar güneş kadar önemli olan sevildiğini bilmekti. Kim bilir kaç papatya soldurmuşlar bilmezdi bir papatya nasıl sevilir? Oysa papatya güneş kadar, su kadar beklerdi ona dokunan el, ona değen bakışlar sevgiyle, şefkatle dokunsun, değsin.

Uçurtmalar - Kabadayı Serisi (4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin