"Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum, teşekkür ederim. Gece nakil için organlar geldiğinde buradaymışsınız."

"Evet doğru, neden burada olduğumuzu soracaksınız, akşam 20:00 gibi katılmamız gereken bir konferans vardı fakat hastane görevlileri heyecanla sekreterimizi arayarak kısa süre önce gerçekleşen olayın tekrarının gerçekleştiğini söyleyince iptal etmek zorunda kaldık."

"Fakat bu sefer organlar farklı bir yere bırakılmış."

"Evet yakınımızdaki bir parktaki banka bırakılmış. Siz zaten kamera kayıtlarını incelemişsinizdir."

"Peki gerçekten bu yaptığınız nakilleri etik buluyor musunuz?"

"Ne anlamda sorduğunuza bağlı? Kurtardığımız yaşamlar için soruyorsanız; bence başarılı olunduğunda insanı mutluluktan zirveye çıkaran mucizevi olaylarından birisi. Sırf bunun için bile Tanrı'ya müteşekkir olabilirim. Yani başka bir insandan aldığımız organı başka bir insanda yaşatabilme mucizesine."

"Peki ama o organlar için solan yaşamlar..?"

"Sizce de bu çok ajite bir soru değil mi? Ben size şöyle sorsam: Diyelim ki bir suçluyla çatıştınız ve yaraladınız. Ambulans çağırır mısınız ya da öylece ölüme mi terkedersiniz?"

Megan düşünmeden cevap vermişti. "Tabi ki asli görevimiz bu, suçlu da olsa suçsuz da olsa tedavisini mümkün olan en kısa sürede sağlayarak hayatına devam etmesini sağlamak, parmaklıkların önünde veya arkasında."

"O zaman neden benim veya doktorumuz için organların nereden geldiğini sorgulamamızı bekliyorsunuz? Geçenki olayda böbreği cebren gaspeden amiriniz olmasaydı, o organın nakledileceği çocuk şu anda yaşıyor olacaktı." Dylan bu cümleyi söylerken duygusal bir hava katmak için kafasını boşluğa çevirmişti. Megan bir an diyecek bir şey bulamadı. "Bu bizim görevimiz," gibi cümleler mırıldansa da Dylan'ın haklı olduğunu içten içe biliyordu.

Dylan, kadının zaten cevap vermesine fırsat vermeden cümlesine devam etti. "Siz de eğer bizi asli bir vazife olan doktorluk görevimiz için suçlayacaksanız, hiç durmayın lütfen. Suçluyu yanlış yerde arıyorsunuz hanımefendi. Bizler hayat kurtarmaya çalışıyoruz, tıpkı sizler gibi. Aynı taraftayız yani."

Megan soracak fazla sorusunun olmadığını biliyordu.

"Peki bu organların alan kişi sizce neden sizi seçti?"

Dylan düşünmeden cevap vermişti. "Birincisi Portland'ın en büyük hastanesi biziz, özellikle nakil konusunda. Doktorumuz da gayet başarılı bir cerrah. Bu organları gasp eden her kimse, bu kadar zahmet çekerek ulaştığı şeyleri bir üniversitenin kadavra bölümüne bağışlamasını beklemezdiniz herhalde?"

"Haklısınız Bay Dylan. Aslında sormak istediğim şuydu sanırım. Bu adam sizin veya doktorunuzun ya da çalıştığınız hastanenin bu organları kabul edeceğine nasıl bu kadar emin olabildi?"

"Bakın sayın Bold, demin bahsettiğimiz olayı tekrar sorduğunuzun farkında mısınız? Suçluyu yaralayan siz olduğunuz hâlde ambulans çağırıp onu kurtarmak isteyen de sizsiniz. Bu tercihi diğer tüm doktor arkadaşlarımızın da seve seve yapacağına eminim diyebilirim. Herhangi bir cerrah, o organların kurtaracağı bir hayat olduğunu bile bile çürümesine göz yummaz. Peki ben size bir soru soracağım. Diğer hastanelerde yapılan nakilleri yapan cerrahlar da olduğuna göre, biz bir ekip kurmuş olabilir miyiz?"

Kısa bir süre düşünen Megan'ın sesi titreyerek çıkmıştı: "Bu pek mantıklı gelmiyor akla."

"Gördünüz mü o yüzden kişisel suçlamalarda bulunmadan sorgulama yapın lütfen."

"Ben kesinlikle sizi şahsi olarak suçlayan bir cümle kullanmadım."

"İma ettiniz ama, neden bu organları naklettiniz, diye sordunuz. Sizin sorunuz ip üzerinde güvenlik halatıyla bağlı bulunan bir cambazın düştüğü zaman, neden o halatı bağladınız da hayatta kaldınız sorusu gibi oluyor. Biz bir hayatı kurtarmak varken, karar vermek için düşünmeyiz. Çünkü kaybettiğimiz her saniye ölü sayısını birden fazla sayıya çıkartmaktan başka bir işe yaramıyor. Yani sonuç olarak Megan, lütfen o organları getiren ya da o organları aldığı kişileri öldüren şahsı yakalayın."

"Bu şu anlama mı geliyor yani: Organlar gelmeye devam ettiği sürece biz de nakil ameliyatlarına devam edeceğiz?"

"Aynen öyle," diyerek kısa ve net konuşmuştu Dylan. O anda çalan Meg'in telefonu maçı bitiren son düdük gibiydi.

"Özür dilerim, buna bakmam lazım."

Bir el hareketiyle sorun olmadığını ifade etmişti Dylan.

"Efendim Carol. Tamam hemen geliyorum, görüşürüz."

"Doktor çok teşekkür ederim bu sohbet için."

"Sorgulama değildi yani."

Megan gülümsemekle yetinmişti. Cam kapıyı açarken, camdaki görüntüsüne tekrar bakmıştı. Dylan'ın iltifatı hoşuna gitmişti. Bu duygularla hastaneden çıkan Meg, çıkarken giriş bankosundaki kızdan kendisine kayıt odasının hazırladığı zarf içerisindeki görüntü kayıtlarını almıştı. Kayıt odasında izlemişti ama yine de gözden kaçırıp kaçırmadığı bir şey olabilir kaygısıyla kayıtların birer kopyasını istemişti. Saat 19:00 sularında bankodaki kıza bir telefon geliyor ve bir koşuşturma hastanede göze çarpıyordu. Hızla dışarı çıkan bir güvenlik görevlisi 10 dakika kadar sonra elinde bir organ kutusuyla geri dönüyordu. Bankodaki kız kutunun üzerindeki notu okuyor ve telefona sarılıyordu. Megan, ne olur ne olmaz diye düşünerek hastanenin otopark ve giriş bölümlerindeki kamera kayıtlarını da almayı ihmal etmemişti. Organ kutusu ve not delil olarak gece diğer memurlar tarafından zaten alınmıştı. Notta organlar, ve nakil bekleyen hastaların isimleri, telefonları da olmak üzere detaylı bir şekilde yazıyordu. Megan'ı en çok meraklandıran konu buydu. Şüpheli vericileri nereden seçiyordu? Seçtiği kişinin organlarının kimlere uygun olduğunu nasıl biliyordu. Hadi diyelim organ bekleyenleri veri bankasından bulması mümkündü. Fakat organları alacağı kişileri nasıl buluyordu? Birinci kurban eski bir suçluydu. Ormanda bulunan kemik yığını cesedin ne olduğu zaten muammaydı. Üçüncüsü ile ilgili henüz bir bilgi gelmemişti. Şimdi Carol'a gitmesi gerekiyordu. Carol'un verdiği bilgiye göre rapor tamamlanmak üzereydi ve elden teslim etmek için Meg'i bekliyordu. 

OrganizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin