"Gerçekten ağzımı bile açmayacağım. Terledin ve böyle hasta olabilirsin!" Bakışlarını bana çevirdi ve konuşmadan da sana ne dediğini anlamıştım. Gözlerinin içine sadece baktım ve aniden fren yaptım. Korkmuştu ve aniden o da durmuştu. Saçları rüzgârın da esmesiyle ahenkle dans etmişti. Yüksek sesle bağırdıktan sonra yüzüme bakıp;

"Lanet olsun, tamam!" diyerek arabanın kapısını açmıştı. Yüzümdeki o mutluluk bana birkaç gün yeterdi. Her ne kadar sinirle binmiş olsa da bana iyi gelmişti.

"Nereye bırakıyorum?" Sorduğum soru karşısında yüzünü bana çevirmeden cevap verdi. "Sus ve konuşma! Bebek de bırak beni" dedikten sonra kafamı salladım. Normal konuşmayacağıma söz vermiş olabilirdim ama soruyu sormam gerekmişti. Söylediği yere gidiyorduk ve müzik açmak için radyoya girmiştim. Müzikleri tek tek geçerken Asu'nun dur demesiyle frene basmıştım ve yüzümü fazlasıyla korku sarmıştı.

"Ne yapıyorsun sen, ehliyeti nereden aldın?" Yüzüme bir sinirle tısladı. Kum Torbası değil de Sinir Küpü mü desem artık!

"Sen dur demedin mi? Aniden söyleyince fren yaptım" dedikten sonra ellerini birleştirip cevap verdi.

"Müzik seçerken hızlı geçtin ve değiştirme anlamında dur demiştim" Hay ben senin diye içimden geçirdim.

"Kaza yapabilirdik farkında mısın? Müziğe dur demen yeterliydi" Arkadan gelen korna sesleriyle irkildim ve tekrara arabayı çalıştırdım. Yüzünü aşağıya doğru eğdikten sonra;

"Hangisiydi?" dediğimde "Çelik, Affedersin..." diyerek susmuştu. Müziği radyoda aradıktan sonra bulmuştum ve çalınca etrafı bir sessizlik kaplamıştı.

Her gün, yeni bir şeylerden vazgeçiyorum
Dün de canımdan vazgeçtim, sonuna kadar

Değersin, her bir saat yeniden ölsem de
Kaldı ki, ben kimim ki ölmüşüm kalmışım
Değersin, her bir saat yeniden ölsem de
Kaldı ki, ben kimim ki ölmüşüm kalmışım

Kafasını pencereye doğru çevirmişti ve müziği sadece dinliyordu. Eşlik etmek yerine ruhuna işlemesine izin veriyordu. Aklım karışmıştı; birini mi seviyordu veya sevgilisi mi vardı? Ben daha önce neden sormadım ki diye kendimce dert yanarken bunu ona soramıyordum. Çünkü söz vermiştim.

Affedersin halime itiraz etsem de
Can fazla gelir sen varken hücrelerimde
Haykırırım "isteyenin bir yüzü kara"
"Vermeyenin nur olsun" böyledir bizde

Dinlemeye devam ederken, soru soramamak beni üzmüştü. Yoluma bakmaya devam ettim ve aklıma eğer sevgilisi yoksa bu bizim ilk şarkımız diyerek tebessüm ettim. Bugün ne kadar da ilklerimiz oldu. İlk dudak teması ve ilk şarkı...

Tebessüm ederken Asu bana doğru döndü ve ; "Paronayak mısın?" diyerek kurduğum hayalden beni çıkartmıştı. Ne alaka bakışı attıktan sonra "Kendi kendine ne gülüyorsun?" dedikten sonra kurduğum düşleri anlatmamak adına, ağzımı fermuar yaparak susmuştum. Sadece gülmüştü ve şaşırmıştı.

"Sözünün eri olman iyi, tebrikler" dedikten sonra müziği dinlemeye devam edeceğiz sanmıştım. "Burada dur, ineceğim" diyerek hayallerime küstürdü beni. Durduktan sonra arabanın kapısını açtı ve indi. Ne yani Mehmet sarılıp, yanağına öpücük kondurmasını beklemiyordun değil mi? Düşüncelerimi bir kenara bırakıp saatime bakmıştım. Saatin bir olmasına çok az kalmıştı ve benim acil duş almam gerekiyordu. Arabayı suratla sürmeye başladım ve müziğin devamını ben getirdim.

Aklıma kurduğum cümleler ve fikir ayrılığı her ne kadar sinirimi bozsa da elbet öğrenecektim. Bir kızın peşinden koştuğum görülmemiştir ve bu yüzden sevgilin var mı diye soramamıştım. Aslında ilk sormam gereken bir sevgilisi olup olmadığıydı ama ben bunu yapmamıştım. Eğer sevgilisi varsa; ne yapacağım hakkında da bir bilgim yoktu. Ne kadar çok sevgili dedim öyle! Kendimle bile dalda geçiyordum ve halime gülmüştüm. Aslında arabadan indikten sonra sorabilirdim; bunu neden yapmadım?

KUM TORBASI Where stories live. Discover now