Tüy Dökmeyen Kedi

123 11 11
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz


Gece devrilip sabah oldu mu pencereden odama giren sarı sarı hafif kirli tüyleri olan bir kedim vardı. Yavaş yavaş yanıma sokulup bacaklarıma sürtünürdü. Kaç sefer kucağıma alıp okşamış, tüyleri arasında parmaklarımı eski bir kitabı okşar gibi sürümüştüm. Annemin odaya doğru beni çağırmasıyla kaçar, arkasından tek bir iz bırakmadan geldiği ve gittiği yegane açıklığa, pencereme doğru uzanır, dışarı çıkardı. Arkasında bir tüy bile kalmazdı odamda. Annem odaya geldiğinde beni sandalyemde otururken bulur sessizliğimi anlayamazdı.

Sessiz olurdum kış geceleri ve yaz günlerinde. Oldum olası sessizlik arkadaşım olmuştu. Konuştuğum tek tük zamanlar dışında, tabi onun varlığını saymazsak; evden gidip gelmelerimi, parkta onunla konuştuğum saatleri, ellerini tutarken söylediklerimi saymazsak, gayet ıssız, görünüşüyle ciddi biriydim.

Kahramanımız söyledikleriyle ikna olamamış olabilirsiniz, size bu konuda bir sır vereyim. Kahramanımız o kadar sessizdi ki okuduğu ilkokul sınıfında adını bilmeyen arkadaşları vardı. Hatta lise sıralarında iki üç arkadaşı dışında selamlaşıp konuştuğu insan bile yoktu. Ben size bu sırları vermişken kahramanımızın yeni ve şu aralar tek dostu olan tüyleri sarı sarı kedisi pencereden tekrar içeri doğru süzüldü. Tüylerinde ara ara görünen siyahlıklar kahramanımıza onun epeyce dolaştığını her zaman gittiği toprağı kirli arsada dolandığını düşündürdü.

Hangi kedi dolanırdı ki o arsada? Diye söylendim kendi kendime. Hangi kedi yemek arama, çiftleşme zamanını bir arsada hemde üstünde ot bile bitmeyen o bela yerde geçirir. Gerçekten bu hayvan hiç yemek yemez miydi? Hiç de sıska görünmeyen vücudu beni yalanlamasa o arsada açlıktan ölümü bekliyor derdim. Halbuki komşunun evdeki kedisinden bile daha sağlıklı hareketliydi. O kediyi de kaç kere görüp sahiplenmek bilakis sahibinden koparmak istemiştim. Neden benimde öyle bir kedim yoktu. Defalarca eve kedi almak için direten dilim en sonunda bunu söylemekten vazgelmişti ki pencereden sarı sarı tüylü kedi içeriye girip birden kucağıma atlamıştı. Dün gibi aklımda kalan heyecanla tekrar tekrar ne çok düşünmüştüm o anı. Tüyleri ne parlaktı o zamanlar. Şimdi o belalı tarlaya gidip gele iyice pislenmişti.

Hava iyice kararmış gün kum saatinin devrilmesiyle gündüz geçen zamanı gece için akıtmaya başlamıştı. Kapı çalmış kahramanımızın tek kardeşi ve babası sırayla eve gelmişti. İçeriden konuşmalar ve sofraya konulmak için çıkarılan tabakların, çatal ve kaşıkların sesleri geliyordu. Annesinin seslenmesiyle sarı sarı kedisi pencereye doğru irkilmişti. Aniden pencereye koşmuş kendini dışarı atar atmaz kahramanımızda kendini pencerenin önüne atmıştı. Kedisi ona bir kez bakmış sonra sokak lambası altında yemek yiyen kedileri görmüş yediklerini koklamak nereye dursun bakmadan geçmiş sokağın az ilerisinden bir evin bahçesine atlayıp kahramanımızın gözünden ırak yerlere doğru yürümeye başlamıştı.

Kahramanımızın kedisini seyretmek için ayırdığı iki dakika boyunca annesi ona seslenmiş fakat o duymamıştı. Son çare olarak annesi bir hışımla odaya girmiş cam önünde duran oğluna yemeğe gelmesini söylemiş ve aynı hışımla odadan çıkmıştı. Açık kapıyla beraber sofrada oturanların sesi odasına dolmuş kendisini ikinci kez sofraya çağırmıştı.  

İç muhakemeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin