5.Bölüm

45.1K 1.8K 583
                                    

Multiyi dinlemenizi tavsiye ederim kitabın konusuna çok uygun:)

İyi okumalar...

3 gün sonra!

Kaderin önüne kimse geçemez! Alnında ne yazılıyorsa vakti geldiginde bir bir yaşıyorsun. Ölüm gibi...

Ölüm çok ani gelmisti Hozan konağına. Hala olanlara kimse inanamıyordu. Oğullarının acısıyla geçen üç gün hiç bir şeyi değiştirmemiş hala ilk günkü acı yerli yerinde duruyordu. Sultan daye başındaki kara yazmayla gözlerinde dinmeyen yaşlarıyla misafirlerle oturuyordu. Elleri sıkı sıkıya oğlunun emaneti gelinin elini kavrarken ağzından dökülen ağıtları herkesi perişan ediyordu.

Baweşin ise gelinligi içinde dizlerinde son nefesini veren kocasının ardından fenalaşmış hastaneye kaldırılmıştı. Uyandığında vicdan azabı nefesini keserken olanlar için kendini suçlamaya devam etmişti. Hastaneden dönünce kaynanasının kendisine sarılmasıyla o dakikadan sonra dizinin dibinden ayrılmamış elleri birbirinden güç alırcasına ayrılmamıştı.

Ardıl abisinin son nefesini sevdiğinin kucağında çenesine şahitlik ederken gözlerinin gördüğünü yüreği bir türlü kabul etmemişti. Abisinin gözlerini kapatması ile çöktüğü yerde küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Zordu genç adam için birlikte büyüdüğü sırdaşı,yoldaşı olan abisinin ruhsuz bedeniyle canından can gitmişti. Cenazeden sonra üç gün geçmesine rağmen kabulenemiyordu ölümü...

Miran avluda oturmuş taziye için gelenleri Ardıl'la karşılarken yanında dalgın duran adamım elini sırtına destek verircesine yerleştirdi.

"Ardıl,kardeşim güçlü olmak zorundasın. Dön bak bir etrafına herkes yıkılmış durumda birinin ayakta kalması gerek. Bende kardeşimi kaybettim benimde canım yanıyor ama hepimizin bir gün gideceği yer toprak değil mi zaten? Olmuşla ölmüşe çare yok."Diyerek yıkılmak üzere olan adamın biraz toparlanmasını umut etti.

Dostu Miran'ın sözleriyle "Miran bilmiyorsun" elini gögsüne yerleştirip devam etti. "Burası nasıl yanıyor. Ben öleydim onun yerine keşke. Onun yüregi öyle güzeldi ki... ölüm ona yakışmadı..." dedikten sonra gözleri dolan adam konuşamadı daha fazla.

"Bremin koskoca Mardin şahit onun yüreğinin güzelliğine. Bir gün hatırlıyorum yoldan geçerken beş-altı yaşlarında bir kız çocuğu sokağın ortasında ağlıyordu. Bizimkide pek vicdanlı arabayı durdurup yanına gitti. Ne oldu sana diye sorup kızı kucağına aldı. Çocuk hala ağlamaya devam ediyor dizini tutuyordu. . Bizimkide üzerini kontrol edince dizinin düşmesinden dolayı hafif kanadığını gördü. Kız kanayan dizini görünce ağladı artarken "Kan... ölcek..miyim?" diye sordu abine. Abin o haline gülüp "Ufacık şeyemi ağlıyorsun hem neden ölceksin ki sadece hafif kanadı" diye yanıtladı kızı. Ufak kız hala ağlıyor bir türlü inanmıyordu abine. Abinde kızı inandırmak için yerdeki cam parçasını alıp parmagını kesti. "Bak benimde parmağım kanadı dimi ama ölmedim sende ölmüyeceksin prenses!" Dedi. Kız o an ağlamayı bırakarak gözlerinin yaşını silip gülümsemişti abine." Miran o günü hatırlayınca hüzünle gülümsedi.

Duyduklarıyla genç adamın dudakları kıvrıldı. Biliyordu tabiki abisinin ne kadar vicdanlı olduğunu elinden gelse herkese yardım ederdi. Köşede sandalyede elleri dizinde babasının yanında oturan kardeşi Azad'a bakıp elleriyle yüzünü sıvadı. Artık kendine gelmesi gerekti bu üç günde ailedeki herkes çökmüştü.... birinin güçlü olması gerekti buda kendisine düşüyordu.

Havanın kararmasıyla Hozan konağında herkes evlerine dağılmış yanlarında bir kaç tanıdık dost kalmıştı. Odasına çıkan Ardıl kendini odanın balkonuna atıp cebinden hiç eksilmeyen paketinden bir dal alıp yaktı. Mardin'ini aydınlatan ay ışığı eşliğinde dudaklarına götürdü sigarasını....

BAWEŞİN(Töre Serisi 1) BİTTİ! Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora