Bölüm 28

673 45 15
                                    



Avcılar, avının asla izlendiğini bilmesini istemezler. Onlar sessizce, avın kendini güvende hissetmesini sağlar, hesap yapar ve av kendini en rahat hissettiği savunmasız bir anında onu boynundan kıskıvrak yakalarlar. Av ve avcı arasındaki ilişki hep böyledir. Av olan av olduğunu bilmez. Avcı ise avının gafletinden faydalanarak onu midesine indirir.

Şimdi kılıcımı çeksem saniyeler içinde kafasını gövdesinden ayırabileceğim bu cılız bedenli köle, önümde bir av misali arkası dönük duruyordu. Bir yanım onu gebertmemin beni fevkalade bir zevke temayül edeceğini söylese de, diğer yanımın sahip olduğu vicdan beni büyük bir muhakemeye sevk ediyordu. Yavaşça arkasını döndü. Korku dolu gözlerle bana baktı. Kılıcımı ağır ağır çektim ve ona yan yan sırıttım.

-"Seni yeniden burada göreceğimi ummuyordum."

-"Çıkar onu buradan. O senin kölen değil."

-"O, emirlerime karşı gelen sıradan bir asker ve burada cezasını çekiyor."

-"Demek sıradan bir asker? Ne oldu ona olan sonsuz aşkına? Yataklara düşmüştün, kendini öldürüyordun."

Arkasındaki Devilal' e bakarak cevap verdim.

-"Blöf yaptım. Beni yalnız bırakıp gitmesin diyeydi ama gitti. Ne yapalım? Planlarım tutmadı."

Enrico' ya yeniden baktığımda ağzı bir karış açıktı.

-"Beni bile inandırdın bütün bu zırvalıklara. İğrenç birisin."

-"Haddini bil!" Kılıcımı kaldırdım ve ona doğru uzattım. "Bana uzattığın o dilini keser, köpeklerime yediririm. Bana dil uzatacak en son insan sensin köle! Haremimdekilerle oynaştığın, buradaki herkesle keyif getirdiğin günleri çabuk unuttun bakıyorum. Sana gösterdiğim merhametin karşılığı bu ise, seni bıraksaydım da başkaları alıp süründürseydi. Sana burada lüks içinde bir hayat verdim! Hediyeler verdim! Yine de keyfini getiremedim! Kaçırılıp gittiğinde, peşinden adamlar salıp seni saraya getirttim. Mohandas'ın elinden kurtardım. SEN BENİM SEVDİĞİM ADAMI ALDIN!" Kılıcı tenine hafifçe batırdım. "Ona bile göz yumdum. Şimdi söylesene, hangimiz iğrenciz Enrico? Sevdiğimi başkasının kollarına gönderen ben mi, yoksa onu piçin biri ile aldatan sen mi?"

-"Hiçbir şey bilmiyorsun. Onu aldatmadım."

Hala yerde diz üstünde duran Devilal' e baktım.

-"Ayağa kalk!" İtaatkâr bir edayla ayağa kalktı. Gözlerini gözlerime sabitledi. "Seni aldattı mı?"

-"Aldattı."

-"Onu affedip, onunla gidecek misin?"

-"Asla!" Devilal soğuk ama emin bir şekilde cevap veriyordu.

-"Son sözün bu mu?"

-"Bu, majesteleri."

-"Askerler!"

Sesimle iki asker yanımıza yaklaştı.

-"Bu herifin ülkeye girişi yasaktır. Onun ülkeden çıkışını sağlayın. Diğer askerlere de şunu bildirin; bu herif bir daha ülkeye kaçak olarak dahi giriş yapmaya çalışırsa, cezası ölümdür."

-"Emredersiniz."

-"Bunu yapamazsın! Onu almadan hiçbir yere gitmem! Bırakın beni! BIRAAAAAK! Devilaaaal!"

Muhafızlar kollarına girmiş onu sürüklerken ağlıyordu. Kılıcımı yere attım. Devilal' e baktım. Başını dik tutmaya çalışsa da gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yanına yaklaştım ve zindanın kapısını açtım.

-"Git buradan... Bir daha sakın bana yalan söyleme... Sakın..."

Üst katlardan birinin locasında yere oturmuş, kulağımı uğuldatan rüzgâr eşliğinde içiyordum. Saçlarım uçuşuyor, beynim uğulduyordu.

-"Beni hiç bu manada sevmediğini, bunun asla mümkün olmayacağını söylerdin. Ne değişti?"

-"Seni kıskandığımı fark ettim."

-"Kıskanmak mı?"

-"Evet. Rohan denen o heriften."

Gözyaşlarım buz tutmuş yanaklarımdan süzüldü.

-"Yalanmış... Hepsi yalanmış... Biliyordum."

Orada ne kadar daha oturdum ve içtim bilmiyorum. Odama gitmeye çalışıyor, dengemi sağlayamayıp duvarlara yapışıyordum. Tüm dünya dönüyordu. Hangi kattaydım onu bile bilmiyordum. Bulduğum ve odam olduğunu sandığım bir odanın kapısını açtım.

-"Prensim... Burada ne arıyorsunuz? İyi misiniz?"

Ona cevap bile veremeden kendimi kollarına bıraktım. Beni yatağa yatırdı. Elbiselerimi çıkarmaya başladı. Elleri buz gibi bedenimde geziyordu. Ama ben gözlerimi bile açamıyordum.

RAJA - AgniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin