Bölüm 11

886 66 6
                                    


Muhafız birliğini oluşturan askerler atadan asker olanların çocukları ve torunlarından oluşurdu. Bu kuşağın dışında kimse muhafız birliğine giremezdi. Ordu da iki sınıftan oluşuyordu. Bir kısmı atadan savaşçıların oğulları, bir kısmı gönüllü olarak orduya katılanlar. Ordunun içinde hainlik edenlerin cezası ya ölüm ya da sürgündü.

-"Seni bir yerlerden tanıyorum" diyerek adama yaklaştım. Devilal içeri girdi.

-"Mahavir!"

-"Kardeşim!"

Devilal ona yaklaştı ve kucaklaştılar. Onlara kötü kötü bakıyordum. Devilal onu bırakıp yanıma geldi.

-"Prensim, Mahavir benim kuzenim. Onun bu olaya karışmasına imkân yok. Buna ben kefilim."

Tek kaşımı kaldırıp Mahavir' e baktım. Devilal ve Devdan' a çok benziyordu.

-"Ordudan biriymişsin."

-"Evet efendim."

-"Olayın olduğu gece babamın ekibiyle gitmen gerekiyormuş. Sanki suikasttan haberin varmışçasına gitmemiş, yerine başkasını yollamışsın. Bunu nasıl açıklayacaksın?"

-"Suikasttan haberim vardı ve kralı bu konuda uyarmıştım. Ama beni dinlemedi. İstemiyorsam gelmememi söyledi. Ben de gitmedim."

-"Demek haberin vardı? KİM YAPTI BUNU? KİM?!"

-"Muhbirlerim burada gördüğünüz adamlar. Onlardan öğrendim. Tam olarak suikastın arkasında kim olduğunu bilmiyorum"

-"Ya ötersiniz ya da kellenizi alırım!"

Devdan' ın kılıcını çekip Mahavir' in boynuna dayadım. Gözlerini gözlerime sabitledi.

-"Yemin ederim bilmiyorum. Kralı korumak için elimden geleni yaptım. Beni dinlemedi."

-"KİM YAPTI DEDİM?!"

Kılıcı diğerlerine yönlendirdim. Ama onlar tek kelime etmedi. İyice tepem atmıştı. Onları konuşturamadıkça deliriyordum.

-"ATIN BUNLARI ZİNDANLARA! YEMEK YOK! SU YOK! Ya konuşacaklar, ya da sokak köpeği gibi ölecekler"

-"Prensim..." Devilal yanıma yanaştı. "Mahavir masum."

-"Kes sesini! Kararlarımı yargılayamazsın!"

-"O kötü bir şey yapmadı."

Ona öldürücü bir bakış attım. Kılıcımı boğazına doğrulttum.

-"Suikastı bildiği halde engelleyici bir hareket yapmadığından, ihanet etmiş sayılır. İhanetin cezası ölümdür."

-"O kralı uyarmıştı."

-"Saraya gelip bize bildirebilirdi ve takviye gönderebilirdik."

Söylediğim şey karşısında Devilal sustu. Dönüp Mahavir' e baktım.

-"Durun!" Muhafızlar durdu. "Hainliğin bedeli ölümdür." Kılıcı yeniden Mahavir' e doğrulttum. "Ama sana sırf Devilal için merhamet edeceğim. Şafakla beraber bu ülkeyi terk edeceksin." Kılıcı indirdim. "Şafak vaktine kadar zindanda kalacaksın ve şafakla beraber, askerler eşliğinde bu ülkeden gideceksin."

Mahavir hiç bir şey demedi. Başını eğdi.

-"Götürün!"

Mahavir' i sürmüştüm ama geride kalanları konuşturamamıştım. Hepsi açlıktan ve susuzluktan ölmüştü. Babam olsa onlara işkence de ederdi ama yüreğim, bunu kaldıracak kadar gaddar değildi. Aradan çok uzun bir zaman geçmişti. Suikast yapanlardan bir kaçını yakalayıp zindanlara kapatmıştım. Ama bunun arkasındaki asıl kişi veya kişileri asla öğrenememiştim.

Devilal' e olan tutkum ve arzum beni deli ediyordu. Ama onu elde edemiyordum. Sürekli uzaklaştırıyor, avuçlarımın arasından kayıp gidiyordu. Günlerden bir gün köle pazarından geçerken gözüme çarpan biri, tüm hayatımı farklı bir yöne götürmüştü. Umursamaz bir tavırla sağa sola bakıyordu. Ayakları çıplak ve pisti. Buralardan olmadığı çok belliydi. Yanına yaklaştım. Tüccar hevesle yanımda bitti.

-"Bir şey mi istemiştiniz prensim?"

-"Onu istiyorum" dedim, ne istediğimi bile bilmeyerek. Tüccar kolundan tutup kaldırdı ve bana özürlü ya da herhangi bir kusuru olmadığını göstermeye başladı. O sırada gözlerini gözlerime dikti. Keskin sarı renkli gözleri ile bana kötü kötü bakarken sırıttım. "Alıyorum. Ödeyin."

...

Koluma dokunan el ile irkildim ve düşüncelerimden sıyrıldım. Akşam çökmüştü ve hazırlıklar tamamlanmıştı. Davetliler yavaş yavaş geliyorlardı. Devdan' a baktım.

-"Ne istiyorsun?"

-"Hazırlanmanız gerek. Çok uzun zamandır burada hareketsiz durduğunuzu fark ettiğim için size hatırlatmak istedim."

İç çektim ve onu ittirdim. Odama doğru yürürken şimdiden bunaldığımı hissediyordum. Kendi sorunlarım ve ülkenin hali yetmezmiş gibi bir de düğün çıkmıştı başıma. Odama gidip bir güzel yıkandım. Yatağımın üzerine bırakılmış yeni giysilerimi giydim. Şalımı üzerime doladım. Koku sürdüm ve ağır adımlarla bahçeye indim. Konuklar bana saygıyla selam verirlerken benim için hazırlanmış kısıma yürüdüm ve oturdum. Oymalı, değerli taşlarla süslenmiş, ahşap portatif tahtın üzerinde özel kumaştan yapılmış minderler vardı. Tahtıma iyice yerleştim ve anneme baktım. Yanında iki muhafızla beraber bana yakın bir yerde oturuyordu. Temizlenmiş ve üzerini değiştirmişti. Ona başımla selam verdim. Belli belirsiz bir gülümseme geçti yüzünden. Sonra başka yere bakmaya başladı. Onu umursamayarak hizmetçiye işaret çaktım. Az sonra bana içecek bir şeyler getirirken Rani ve Navin kol kola kalabalığı yardılar. Hemen arkalarında gelen kişi elimden kadehimi bırakmama neden oldu ve yavaşça ayaklandım.

RAJA - AgniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin