Bölüm 26

663 50 9
                                    

Şafak vakti atların üzerinde dörtnala gidiyorduk. Hepimizde kara peçeler ve siyah kıyafetler vardı. Mahavir ve adamları takviye birlik olarak yanımdayken, Mohandas'ın adamları öncü birlik olarak bizden ilerde gidiyorlardı. Sarayın kapıları bizim için, bizim askerlerimiz tarafından açılırken, Kraliçe Rani ve onun refakatçısını destekleyenler kılıç çekmeye başladı. Kıyasıya mücadele başlarken Mahavir, muhafızlarım ve ben taht odasına yöneldik. Ayaklanmayı merak eden sevgili kardeşim ve kocası buraya sinmişlerdi. Kapıda bir tabur asker vardı. Elimle arkamdaki adamları durdurdum ve yüzümü açtım. Önümde ne kadar asker varsa diz çöktü. Yan yan gülümsedim.

-"Sadakatiniz ödüllendirilecek."

Taht odasının kapıları benim için açılırken Navin, kız kardeşimi arkasına çekti ve kılıcını doğrulttu.

-"Ne istiyorsun Agni?"

Üzerimdeki peçeyi sakince çıkardım ve usulca yere bırakarak ona doğru ilerledim. Kılıcı boğazıma dayanana kadar ilerledim. Doğrudan gözlerine bakıyordum.

-"Benim olanı. Bu uğurda her şeyi yapmaya da hazırım."

-"Geri çekil! Git buradan! Burada sana ait hiçbir şey yok!"

Alay edercesine sırıttım.

-"Çekilmezsem ne yapacaksın Navincik?"

Kılıcı tenime hafifçe batırdı. Kan sızarken Rani çığlık attı.

-"NAVIN YAPMA!"

-"Peki" dedim ve Navin' in iki omzunun üzerinden boğazına iki kılıç dayandı.

-"Bırak kılıcını!" dedi Devdan. Navin şok olmuş biçimde bakarken, iki asker kız kardeşimi götürdü. Devdan ve diğer bir asker de Navin' in kolunu çevirip, kılıcı aldılar. Sonra ellerini bağlayıp götürdüler.

Usulca merdivenleri tırmandım ve tahtıma oturdum. Önümde herkes diz çöktü.

-"Prensim!"

Gülümsedim.

-"Hainler infaz edilecek. Rani ve refakatçısı birkaç gün içinde sürgün edilmek üzere zindanda kalacak. Ziyaretçi kesinlikle kabul edilmeyecek."

Mahavir yavaşça ayağa kalktı. Ardından herkes ayaklandı.

-"Bir emriniz var mı majesteleri?"

-"Odamı hazırlasınlar."

-"Emredersiniz."

-"Herkes çıkabilir."

Herkes yavaşça giderken Rohan sağ yanıma geçti. Odada peçesini açmayan bir kişi daha kalmıştı.

-"Çıkabilirsin" dedim. Aksine yanıma gelip sol yanımda dikildi. Ona ters ters bakıyordum. "Anlamadın galiba?"

-"Hayır, anladım. Ama bir muhafıza daha ihtiyacınız var" dedi. Şüpheyle ayağa kalktım. Hızla peçesini çektim. Kara peçe havada uçuşurken göz göze geldim.

-"Devilal..."

-"Prensim" Sırıttı.

-"Sana git demiştim. Artık muhafız değilsin."

-"Benim bağlılık yeminim var. Kovsan da sürsen de gidemem." Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Gitmeyeceğim."

Kalbim hızla atarken dudaklarına sürükleniyordum. Gözleri ile gülümsüyordu. Elimi yüzüne attım. Yanağını okşadım. Yüzünü daha da yaklaştırırken var gücümle ona tokat attım.

-"Emirlerime karşı gelmen gereken zamanda çekip gittin. Şimdi ise karşı geliyorsun. Hangi cehennemden geldiysen oraya dön! Muhafızlar!"

Tokadımın şiddetiyle yüzü kızarmıştı. Gözlerime kırgın bir şekilde baktı.

-"Çok değişmişsin..."

Muhafızlar içeri girip yanıma yaklaştılar.

-"Devilal' i zindana kapatın."

Muhafızlar kollarına girerken gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Onu yanımdan alıp götürürlerken dönüp arkama bakmadım. Boğazım düğümlendi. Kendimi odadan dışarı atarken Rohan peşime takılmıştı. Elimle ona 'dur' işareti yaptım ve odama kadar yalnız yürüdüm.

...

Aradan bir iki gün geçmişti. Kraliyet kıyafetlerimi giymiş, bir asker edasında kılıcımı kuşanmış, pelerinimi takmış locadan halka bakıyordum. Sağımda Devdan, solumda Rohan vardı. Halk ıslıklıyor, alkışlıyor, sevinç tezahüratları yapıyordu. Yan yan sırıttım ve kendi kendime mırıldandım.

-"Daha düne kadar üzerime taş yağdırıyordunuz. Sizi ikiyüzlüler..."

-"Bu sefer de biz onlara taş atalım mı majesteleri?" diyen Devdan' a yan yan baktım. Sırıtıyordu.

-"Kes zevzekliği. İşaret ver de boruyu üflesinler."

Devdan' ın işaretiyle kraliyet borusu üflendi ve herkes sustu.

-"Ben Kral Armakan' ın oğlu Prens Agni! Halkın gördüğü zülüm ve sefalete daha fazla göz yumamadığım, halk tarafından yeniden tahta gelmem taleplerini aldığım ve bu topraklarda adalet olması gerektiğine inandığım için, babam Kral Armakan' dan aldığım yetki ve iradeyle yönetime el koyuyor; ülkeyi sefalete, güçsüzlüğe ve savaş meydanına çeviren, başta kız kardeşim Prenses Rani olmak üzere, refakatçisi olan kişi ve onlara destek çıkan kişileri cezalandırıyorum."

Büyük bir alkış koptu.

-"Prensimiz çok yaşaaaaa!"

Elimi kaldırıp onları susturdum.

-"Bundan böyle her kim ki, düzeni bozmaya kalkar, ülkede karışıklığa neden olur ve yasaları çiğnerse, cezası ölümdür." Kılıcımı çekip, yere sapladım. Halk sessizleşmişti. Onlara gaddarca baktım. "Bundan böyle yepyeni bir Prens Agni dönemi başlıyor."

Elimi geriye doğru uzattım. Arkamdaki elimi tuttu ve yanıma geldi.

-"Sizlere nişanımı duyuruyorum. Bu akşam verilecek bir ziyafetle nişanlanıyorum ve bir ay içinde evleneceğim. Hepiniz ziyafete davetlisiniz." Kılıcımı taştan çekerken hayret nidalarını duruyordum. Herkes şaşkındı. Kılıcımı havaya kaldırdım. Herkes alkışladı, ıslık çaldı ve 'Bravo' diye bağrıştı.

-"Prensimiz çok yaşaaa!"

Yanımdaki güzel kadının elini nazikçe öptüm ve koluma girmesine izin verdim. Halkı selamlayıp locadan indik. Ona odasına kadar eşlik ettim. Kapısının önüne geldiğimizde bana bakıp gülümsedi.

-"İzninizle. Akşama hazırlanacağım."

-"Keyfinize bakın."

Hafifçe dizlerini kırıp selam verdi ve odasına girdi. Devdan beş karış suratıyla yanımda yürüyordu.

-"Biraz konuşabilir miyiz?"



(Y.N: Finale son bir kaç bölüm. Sezon finaline tabii...)

RAJA - AgniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin