"Yemin ederim August Rivers, bu kez de evde değilsen ve bir yerlerde sızmışsan seni dükkanda gözümün önüne hapsederim ve eğitimin için oraya özel hoca çağırtırım!" Giderek daha da panik olurken el hareketleriyle ne yapmam gerektiğini sormaya çalışıyordum.

August artık doğrulmuştu, o da panikle etrafına bakınıyordu. Bir an gözleri gardılobunda takıldı. Düşündüğüm şeyi düşünmüyordu değil mi?

Onun düşündüğü şeyi uygulamasına izin vermeden odasındaki banyoyu fark ettim. Orayı işaret ettim, bakışlarını hızla oraya çevirdiğinde dolap fikrinden vazgeçtiğini umarak rahatladım.

Panikle fısıldayarak, "Her neyse, çabuk ol!" dediğinde yataktan fırlayarak kapıya ilerlediğimde bir anda fark ettiğim şeyle durakladım. Çırılçıplaktım.

Kafamı yavaşça arkama çevirdiğimde August'un gözlerinin tam da tahmin ettiğim yerde olduğunu, gülmek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm.

"Kapa çeneni ve sessiz ol!" diye bağırıp/fısıldayıp kendimi banyoya kapattım. Birkaç saniye durduktan sonra neler olacağını görmek istediğimi düşünüp kapıyı hafifçe araladım ve olabildiğince kapının arkasında kalmaya çalışarak duvara yaslandım. Merakım en büyük hatalarımdan olmaya devam ediyordu, ama elimde olan bir şey değildi.

Aralık kapıdan August'un üzerindeki çarşafı iyice üzerine çektiğini ve yeni uyanmış gibi kendini kaldırdığını gördüm. Dave biraz sonra odaya daldığında gözlerini ovuşturuyordu.

"Gördüğün gibi evdeyim, yatağımda yatıyorum ve gür sesinle uyandırıldım." Dave sinirli görünüyordu, ama genelde August'a bu şekilde bakardı.

"Yokluğumda ne yaptığını sormayacağım bile, evde oturmanı beklemiyordum."

"Ben öyle beklemeni bekliyordum oysa ki." Dave'in az önceki siniri artarken, hırlamaya benzer bir ses çıkardı.

Hayatımda bela olmayı bu kadar seven bir insan görmemiştim.

"Benimle laf dalaşına girecek konumda değilsin August, son olanlardan sonra seni okula göndermek için bile dışarı saldığım için şanslısın." August gözlerini devirdi.

"Okul benim için bir ceza zaten baba." Dave bakışlarını üzerine dikerek ona doğru eğildi ve tek parmağını havaya kaldırdı.

"Şu an öyle değil. Olmadığım 2 gün yediğin haltları bilmiyorum, ama bir daha bir şey yapmaya kalkışırsan haberim olur ve haberim olunca da seni burdan alıp halanın yanına gönderirim. Yani buradan 300 km öteye." Gözlerimi kapı aralığından ayırmazken, duyduklarımın etkisiyle bir yere dayanma ihtiyacı hissettim ve elimle bir yer ararken tuvalet aynasının yanındaki tıraş köpüğü büyük bir gürültüyle yere düştü. İkisinin de bakışları benim tarafıma çevrilirken arkamı tamamen duvara dayadım ve nefes seslerinin duyulmaması için nefesimi tuttum.

"Rafta ön tarafta duran bir şey düşmüştür, önemli bir şey yok." sesindeki paniği bastırsa da hafifçe hissediliyordu.

Nefesimi tutarken yüzümün kızarmaya başladığını hissettiğim sırada neyse ki Dave bakışlarını tekrar August'a yönlendirdi. Daha fazla tutamayıp nefes almaya başladım, duvara dayanan kıçım üşümeye başladı. Karikatürlük bir durumdaydım.

"Arkadaşın öldü mü?" diyen August konuyu değiştirmeye çalışıyordu.

"Hayır son anda kurtuldu, ailesi yanında." Derin bir iç çekti. "Umarım dediğim anlaşılmıştır." Dedi aynı öfkeyle. August sinirle bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı, ama vazgeçip kapattı.

After Decisions (GAY)Där berättelser lever. Upptäck nu