♪ don't forget

750 79 78
                                    

Jungkook öylece duruyordu, sahne dedikleri bu küçük yerde. Ortam oldukça loştu ve onu düzenli dinleyenler henüz gelmemişti. O da yüksek sandalyesine oturup ne kadar istemese de oraya dekor olarak yerleştirdikleri nota sehpasını seyre dalmıştı.

Bugün akustik gitarını eline almış yaklaşık bir saattir kaç kere akortunu kontrol etmişti. Elleri gitarın perdesinde dolaşırken hala öylece izliyordu, her zaman böyleydi. Uzun süredir böyleydi.

Buna bir eksiklik diyemezdi, ama ne de fazlalıktı. Bu ne bir histi ne de bir hissizlik. Boşluk dese dolmaz, ağzına kadar  dolu dese bunu hissettiremezdi. Hepsi bir şeyin arasıydı ama araf da değildi.

Daldığı yerden birden Hoseok sayesinde ayrılmıştı. Gözlerinin önünde baterisinin bagetlerini sallayıp onun nota sehpasına gözleriyle işkence işlemini bölmüştü.

"Kook, bugün akustiği aldıysan işte burada, ihtiyacın olacak." Yüzündeki tebessümle bir bardak viskiyi tellerinin üstünde duran eline tutuşturmuştu. Jungkook hiçbir şey demeden büyük bir yudum aldı. Boğazı yanarken art arda iki yudum daha alıp daha çok içindeki yanma hissini hissetti.

Bir kere daha ağzına götürdü ve biten içki bardağına baktı, biraz fazlasına ihtiyacı vardı. Bu yüzden bardağı ters çevirip yandaki biraz uzakta duran sehpaya baktı.

Ters çevirilen bardak, bu mekanda dolardı.

Garson ufak bir baş sallamayla ters bardağı alıp tepsisinde taşıdığı dolu bir bardakla yer değiştirdikten sonra hızla kalabalıklaşan mekana yetişmek için koşturmacasına devam etmeye başladı.

Acaba kalbini de ters çevirip koysa dolduran biri olur muydu?

Sonra bu düşünceyi bıraktı, birine değil Taehyung'a ihtiyacı vardı.

Taehyung'u azıcık arasa, sesini dinlese ve kapatsa olmaz mıydı? Buna ihtiyacı vardı, sadece sesini duysa birçok şey daha farklı olacakmış gibi geliyordu. Birden sahnenin önünde beliren Yoongi ile adeta sıçramıştı.

"Kook, bugün iyi değil gibisin. İstersen bırak ve evine git olur mu?"

Onun anlayışı karşısında neredeyse ağlamak istedi, yalnızlaştığı hayatında olan nadir insanlardı ve onun hakkında endişe etmesi bazen mutluluk dolduruyordu Jungkook'un içine. Ortam iyice sessizleşirken Yoongi'ye cevap vermeden içkisini yudumladı.

İçkisi ılımıştı, buzları erimişti. Bu demekti ki çalmasının zamanı gelmişti. Kalabalıktan kimse çıkıp tek kelime etmiyor, hatta çoktan müzik yapmaya başlamış olması gereken çocuğu yarım saat bir yere dalıp gittiği için uyarmamışlardı.

Alışıktı, bu oğlan çocuğunun  dalıp gitmelerine bu dört duvar ve dört duvar içindeki her bir dinleyici.

Jungkook küçük bir gülümseme ile hala cevabını bekleyen Yoongi'ye döndü. Bu sefer Jimin de yanına gelmişti.

"İyiyim hyung, dünden daha iyi. Bu yüzden sorun yok, çalacağım. Sizi mahçup etmek istemem." Bu sakin mekanın sahibi olan çifte minnetle bakarken derince yutkundu.

"Saçmalama ne mahçubiyeti Kook! Bak gerçekten iyi değil gibisin. Eve gidip dinlenmeye ne dersin?" Jungkook gülümsemesini azıcık daha inandırıcı hale getirdi ve kafasını iki yana salladı.

"Bu gece boyu buradayım, anladın değil mi Jimin Hyung? Sizden bir şey isteyeceğim sadece..." Cebinden telefonunu çıkartıp üstünkörü mesajlarına baktıktan sonra Taehyung'un mesaj atmadığını fark etmişti, ona görüldü atmasından sonra.

"Gecenin son şarkısını benim için videoya alır mısın?" Kafasını sallayarak kabul eden genç, sevgilisinin elini tutup en öndeki masalardan birine oturdu. Oldukça kalabalık mekanı görünce bir iç çekti Jungkook ve mikrofonu kendine doğru çekti.

Bugün hiçbir arkadaşı çalmayacaktı onunla, hepsi onu dinlemek için en arkaya oturmuştu. Yüzündeki düşünceli ifade ile Jungkook'a bakan Hoseok, onu rahatlatmak için gülümsedikten sonra masadaki içkisini ona doğru kaldırdı.

Jungkook mikrofona yakın olduğu için aldığı derin nefes ortamda yankılanmıştı. Bu derin iç çekişi duyan müşteriler hemen ikinci bardağı sipariş etmişlerdi. Uzun bir gece olacağını daha ilk nefesten anlamıştı herkes.

Normalde onu dinleyenlerle kısa sohbetler eden Jungkook bu gece hiç konuşmadan şarkı söylemeye başlamıştı. Art arda sipariş edilen içkiler, bazı yerlerde söyleyen kişiye eşlik etmeler ve sonunda kapanış şarkısı gelip çatmıştı.

Bu şarkılar genelde göz doldurur, ama ağlatmazdı. Hıçkırmak isterdiniz ama bunu yapınca şarkıyı duyamayacağınızı hatırlayıp susardınız. Notaları sesiyle dans ettiren bu çocuk tam bir ironiydi. Güneşin doğmasına yakın söylenen bu şarkı, çoğu kişinin kalbindeki Güneş'i batırırdı.

"Yaşadığımı bile unuttun mu?
Sahip olduğumuz her şeyi, unuttun mu?
Unuttun mu, unuttun mu bana dair şeyleri?"

Uzun parmaklarını perdelerden çekmeden tıkanan nefesini derince yeniden aldı.

"Hiç benim yanımda durduğunu için pişman oldun mu?
İçimizde hissettiğimizi, unuttun mu?
Şimdi, hakkımızdakileri unutmayı bırakıyorum."

Artık unutmaya çalışmayacaktı, zaten bir işe yaramıyordu. İpin bir ucundan tutmak istiyordu. Sonunda gibi hissediyordu ve bu onu umutsuzluğa itiyordu. Ama biliyordu, ortasından veya sonunda yakalaması önemli değildi. İp avuçlarının içinde olduğu sürece onu takip ederek en başı bulabilir, böylece sonundan ve başından tutup büyük bir düğüm atabilirdi.

"Ama biz bir yerde hata ettik,
bir zamanlar çok güçlüydük.
Aşkımız bir şarkı gibi, onu unutamazsın."

Sürekli Jungkook'ta çalan bir şarkı gibiydi Taehyung, belki de tek ezbere bildiği şarkı gibi geliyordu ona. Her yerinde o çalıyordu. Sıkışan kalbinde, boşalamayan aklında, yetersiz gelen akciğerlerinde...

"Bu yüzden sanırım, burası ayakta öylece dikilmemiz gereken yer.
Hiç elimi tuttuğun için pişman oldun mu?
Bir daha asla, lütfen unutma, unutma..."

Kuruyan dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi hafifçe. Omzunun biraz daha üstünde olan saçlarını yavaşça kafasını sallayarak önünden kaldırdı.

"Her şeye sahiptik, sadece düşmek üzereydik.
Öncesinden çok daha fazla aşıktık.
Bizi unutmayacağım, bizim hakkımızdakileri unutmayacağım."

Bunu reddediyordu, unutmak bir seçenek olmayacaktı artık.

"Ama biz bir yerde hata ettik,
bir zamanlar çok güçlüydük.
Aşkımız bir şarkı gibi, onu unutamazsın, artık."

Onu dinleyenler nefeslerini tutmuştu. Herkes onun duygularını net bir şekilde hissediyordu. Kendi sorunları arasına onun hatalar barındıran aşkının derdi de eklenmiş gibiydi.

"Ve en sonunda, bütün fotoğraflar yakıldı.
Ve bütün geçmiş, sadece öğrendiğimiz bir dersti.
Unutmayacağım, lütfen bizi unutma."

Gitarın perdelerinde duran nasırlı parmak uçları, kalbinin perdelerini aralamıştı. İçeriye parıl parlayan Tae'nin ışık hüzmelerinin girmesini beklerken karşılaştığı karanlık onun korkup hızlıca perdelerini eskisinden daha sıkı kapatmasına yol açtı.

"Bir yerde hata ettik,
Aşkımız bir şarkı gibi ama sonuna kadar söyleyemezsin.
Hakkımızdakileri unuttun.
Unutma."

Kimse onu alkışlamazdı. Bu aşkın alkışlanacak bir yanı yoktu.

heartsays:
*video*

taekim:
Unutmak...
Bilemiyorum.
Ama hatalı olduğumuz kesinlikle doğru.

heartsays:
(Yazıyor...)

(Görüldü)

*Çevrimdışı*


xX

songs that i want to sing for you | taekookWhere stories live. Discover now