Aura yanağına gelen bir öpücükle uyandı.Gözlerini ovaları ve gülümseyen Kraliçe'ye baktı
"Günaydın.Benim minik Prensesim"dedi Kraliçe,onu yine öptü ve gıdıklamaya başladı
Kahkahalarla gülerken bir bebek sesi duydular.Kestiklerinde Diana beşinin ucundan tutmuş zıplıyordu ve gülüyordu
"Bakın kimler uyanmış..."dedi Kraliçe ve Diana'nın beşiğinin yanına gitti.Onu kucağına alıp öptü ve hep birlikte Aura'nın yatağına uzanıp gülüşmeye devam ettiler
"Kraliçe Ahtyrenna?"dedi bir ses arkadan
Kraliçe kahkahalarını kestiğinde arkasına döndü ve kapıda onlara bakan Vespi'yi gördü.Sarkan saçını düzeltti
"Efendim Vespi?"dedi
"Efendim, Kahvaltı vakti geldi"dedi Vespi
"Ah! Öyle mi?"dedi Kraliçe ve Vespi'ye döndü
"Vespi? Süprizi gösterelim mi?"dedi Kraliçe gülümseyerek
"Bence gösterelim"dedi Vespi ve arkasından altın renginde bir elbise çıkardı
Kraliçe kucağında Diana ile Aura'nın yanına yaklaştı
"Bu senin kıyafetin Aura..Altın Prenses"dedi Kraliçe
Aura sevinçle el çırptı.İlk defa hayatında bir elbiseye sahip oluyordu gerçi dünden önceki akşam çarşaf onun ilk elbisesi olmuştu.Doğduğundan beri mağarada çıplak gezinirdi.Annesi ve babası onun elbisesinin içereceği büyü yüzünden fark edileceğini düşünürlerdi
Vespi onu giydirdiğinde kendini bir Prenses gibi hissetti.Gerçi bir Prensesti Ana Tanrı ve Tanrıçanın kızı olarak Tanrılar Prensesiydi ama Ölüm Tanrıçası yüzünden hiç bunu hissedememişti.Altın rengi elbisesi mükemmeldi.Geceliği gibi yumuşak ipekten yapılmıştı.Vespi başına çiçekli bir taç ve ayaklarına kahverengi bir babet giydirdi.Kardeşi Diana henüz bir bebek olduğu için bir kıyafeti yoktu zaten yeni yaz aylarına girmişlerdi
Aura'nın elbisesi
"Hadi bakalım kahvaltıya"dedi Kraliçe
Uzun bir koridor ve merdivenler sonunda iki tane bembeyaz tahtadan yapılmış kapılara geldiler.Kapılar açıldı ve uzun bir masa gözüktü yanında da sandalyeler
Aura ilk defa bir masada yemek yiyecekti.Mağaradayken hep yemekleri yere serip yerlerdi
Kraliçe en uçtaki iki taht'a benzeyen koltukların solundaki ne oturdu kucağında hâlâ Diana vardı.Aura,Kraliçenin oturduğu koltuğun hemen yanındaki koltuğa oturdu
Yemek olarak yulaf ezmesi ve süt geldi.Kraliçe'de aynı yemeği yiyecekti.Aura mutluydu ilk defa Elma,Armut gibi meyvelerin dışında birşey yiyecekti.Mağarada genellikle Elma Armut veya sebze yerlerdi tabii Aura yemek almaya gece çıkardı.Mağaranın yakınındaki bir köyde bir çiftçinin Elma ve Armut ağacının yanında Brokoli, Karnabahar ve Soğan vardı.Soğan ağızı kokuttuğundan Aura soğan almazdı ve tehlikeye sebep olacağından Aura bunları çalardı.Hatta o çiftçinin ürünlerinin neden çalındığı hakkında şikayetlenirken duymuştu ama iş hayatta kalma meselesi olunca Annesinin bunu hırsızlık olarak kabul edeceğinden emin değildi
Tabağının yanına kaşık gelince şaşırdı.Kaşığı nasıl kullanacağını bilmiyordu
"Kaşığın düz kısmından tut"dedi bir ses beyninden bu babasıydı
Aura denileni yaptı ve kaşığın düz kısmından tuttu
"Onun yuvarlak kısmını yemeğe sok ve ağızına götür.Tabakta hiç bir şey kalmayıncaya kadar devam et"
Aura kaşığın ucunu yulaf ezmesine soktu ve ağızına götürdü.Şekerli yapış yapış tadı ve sütün verdiği soğukluk hoşuna gitti
Kraliçe, Diana'nın ağızına bir yulaf ezmesi koyarken şaşkınlıkla Aura'yı izliyordu.Küçük kız hiç sıkıntı yaşamadan kaşığı tutuyor ve yulaf ezmesinin içine sokup yiyordu.Bu ikinci şoktu.Bu kızda garip birşeyler vardı.Onun güçlü biri olduğuna inanmıştı onun gücünü merak ediyordu
Kahvaltı bitince Kraliçe,Aura ve Diana'yı Yanso'nun yanına götürdü.Aura 4 yaşındaydı ve konuşması lazımdı.Uzun sürecekti ama yapmak zorundaydı
Yanso kızları aldı ve bir odaya girerek kızları iki tane mindere oturttu.Diana 2 yaşında olmasına rağmen minderde oturmuştu
"Pekala Prensesler.Size konuşmayı ve büyü yeteneklerinizi ben öğreteceğim.Siz ikiniz tahtın bir sonraki varislerisiniz o yüzden konuşmayı ve büyü yapmayı öğrenmelisiniz"dedi Yanso gözlüklerini düzelterek
Varis mi? Varis demek bu Krallığın Kraliçesi olacaklardı ama bu olamazdı Anneleri er yada geç onları bulacaktı bu çok uzun sürmeyecekti.Aura bunu biliyordu.Hassia'nın Kraliçesi olabilirdi ama Tanrıların Kraliçesi olamazdı Anneleri ölümsüzdü ve sonsuza kadar Tanrıların Kraliçesi olacaktı
"Aura? Seninle başlamamız lazım.Sen konuşmayı biliyor musun?"diye sordu
Kız kafasını salladı
"Anlıyorum.Dediklerimi tekrar et Aura.En azından dene Prenses"dedi Yanso ve Aura'nın yanına çömeldi
"Anne.An-ne"dedi Yanso tekrarlayarak ve heceleyerek
Yanso 6 kere tekrarlayıp durdu bir anda Aura içinde bir ip kopmuş gibi hissetti ve ilk defa konuştu
"Anne!"
Aura ağızını tuttu bu onun ilk kelimesiydi
"Anne! Anne! Anne!"dedi gülerek
Yanso şaşkınlıkla kıza baktı.Sonra kendine geldi
"P-Peki Baba! Ba-ba.."dedi Yanso
"Baba!"
"Baba! Baba! Baba!"dedi Aura
Birkaç kelime sonrasında Aura kelimeleri öğrenmişti bir süre sonra cümle kuruyordu artık
"Annemi çok seviyorum"
"Elmayı yemek istiyorum"
"Orası kötü kokuyor"
"Dışarıda Ay ne güzel parlıyor"
Aura cıvıl cıvıl konuşurken Diana sadece 'Anne' kelimesini öğrenmişti.Yanso kızları saldı.Aura güle oynaya cümleler kurarken Kraliçenin yanından geçti.Kraliçe şaşırdı tabii
Artık emindi bu kız güçlüydü
Yazardan;
Mooa gülüyordu.Kızları Aura ve Diana'nın konuşmama büyüsünü bozmuştu.İkisi daha yeni doğduklarında Mooa ikisine konuşmamaları için bir büyü yapmıştı ama artık buna son vermenin zamanının geldiğini düşündü ve bozdu
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tanrıçasının Küçük Kızları
FantastikBüyük bir mağarada sahipsiz iki tane kız çocuğu bulunur Ama onlar herkesin düşündüğü gibi sahipsizler mi?