BÖLÜM 6

1.3K 131 123
                                    

  Merhaba:)

Yeni bölümü severek okumanızı diliyorum.

Bölüme ithaf ettiğim şarkı görseldedir:)

Keyifli okumalar :)

 Lodos rüzgarıyla açılıp kapanarak sürekli ses yapan odamın camını kapatmaya kalktığımda saat henüz sabah denmeyecek vaktin içindeydi. Gökyüzünün lacivertten parlament mavisine geçiş yapan renklerindeki alaca dinginlik besliyordu bünyesinde.

Yaman Bey'in 'Sabah almaya geleceğim' deyişi aklıma düştüğünde, bembeyaz pamuklara sarmalanıp uyumamanın daha iyi olacağına kanaat getirdim. Uyandıktan sonra tekrarlanan uyku seansı oldukça etkili olacağından, uyanamama ihtimalimi göz ardı etmemeliydim. Yaman Bey'in bahsettiği sabah saat kaçtı acaba?

Böyle de olmazdı ki! Ona ulaşabileceğim bir telefon numarası dahi yokken, kurbanlık koyunlar gibi cam kenarında gelmesini mi bekleyecektim? Yatağımın kenarında duran iki çekmeceli komodinin üzerindeki eski tip çalar saate baktığımda saat henüz sabahın altısıydı.

Kendime karışık bir kahvaltı tabağı hazırlayıp, yanına da papatya çayı demledim. Bu gün sakin kalmak zorundaydım. Oluşabilecek bütün olumsuzluklar, daha uyanır uyanmaz beni bulduğuna göre, uğursuz bir güne uyanmış olmalıydım.

Sessizlik eşliğinde kahvaltım son bulduktan sonra hazırlanıp, düşündüğüm şeyin aynısını yaptım.Cam kenarında beklemeye başladım.Sıkıntıdan her geçen arabayı renklerine göre kategorilere ayırırken; dört kırmızı, yedi beyaz, üç gri ve bir mavi araba geçmişti. Dokuzuncu siyah araba sokağın içinden geçip gitmek yerine, evimizin önüne yanaşıp durdu.

On beş dakika daha arabayı izlediğimde, park ettiği halde içinden hiç kimsenin çıkmadığını gördüğümde, Yaman Bey'in gelmiş olacağını düşündüm.

Yaklaşık iki buçuk saattir oturduğum koltuktan aheste aheste kalkarak, kapının girişindeki açık mavi yağmurluğumu üzerime aldım. Çıkarken Zeynep'e çıktığımı bağırma yoluyla haber vererek evden ayrıldım. Ah Zeynep ah! Sürekli beni Yaman Bey ile baş başa bırakmaya çalıştığını anlamadığımı zannediyorsa yanılıyordu. Uyuyor numarası yaptığını bal gibi de biliyordum.

Canım Zeynep!

Sana ne tür masallar anlattılar da sen onları gerçek sandın güzel arkadaşım?

Evden huzursuz bir halde ayrılarak evin önüne park eden aracın içine bakmaya çalıştım. Camlar öyle koyu renkliydi ki içini görebilmek mümkün değildi.

Bu adamın her şeyi zifiriydi.

Yahu telefon ne diye icat edilmişti ?

Hadi bende ona ait bir numara yoktu da arayamıyordum. İnsan nezaketen de olsa aramaz mıydı? Geldiğini haber verse incileri mi dökülürdü yani? Saatlerdir onu beklerken ben yeni incilerin oluşumu için gerekli kuluçka dönemini sağlamıştım zaten. Bu kadar dert etmeseydi keşke.

Dik dik baktığım arabanın sürücü tarafındaki cam aşağıya indiğinde, içinden siyah gömlek ucu gözükecek kadar bir kol çıktı ve bana gelmem için işaret yaptı. Üstelik bunun yaparken yalnızca iki parmağı zahmete girdi. Küstah! Ben hayatımda böyle çiğ birini daha görmemiştim. Yahu hiç mi pişmemişti bu adamın kalbi? Hiç mi yanmamıştı? Hiç mi acıyla tanışmamıştı? Acıyı bilen kalpler, karşısındaki kalple empati kurabilirdi. En azından ucundan bir yerlerden birbirine tanıdık gelirdi...

Onun kalbinde bana tanıdık gelen hiçbir his yoktu.

Aksine tanımadığım hisler çevremde dört dönüyor, beni yaka paça esir almaya çalışıyordu.

MASKELİ BALOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin