kırk dördüncü bölüm

3.5K 414 330
                                    

Güzel bir şubat akşamıydı. Kış, henüz vedalaşmasına çok varken o, insanı ısıran soğuğunu geri çekmiş, gitmesine haftalar kala insanlara bir kıyak geçmişti.

Jimin, Yoongi'nin evindeydi, sonunda istediğini elde etmişti. Yoongi ona güzel bir yemek hazırlamıştı. Jimin, her ne kadar yüzlerce kere teklifte bulunsa da elini hiçbir şeye sürmesine izin verilmemişti. Her şey Yoongi'nin elinden çıkmalıydı. Birlikte Yoongi'nin hazırladığı yemekleri afiyetle yemişlerdi.

Ama bu uzun bir kış akşamıydı.

Yoongi kanepede otururken Jimin yanına geldi. Oturur oturmaz parmakları ile saçlarını geriye taramıştı.

"Yine yaptın."

Jimin şaşkınlıkla sordu; "Neyi yine yaptım?"

"Saçlarını," dedi Yoongi "Yine geriye attın. Bunu hep yapıyorsun."

"Bilmem. Farkında değilim yaparken." Jimin omzunu silkti. Taehyung ve Hoseok da bu konudan sürekli bahsederlerdi ama Jimin bu alışkanlığını ne zaman kazandığını tam kestiremiyordu.

"Nasıl farkında olmazsın? Bu göz tiki gibi bir şey değil ki düşünmeden yapasın." Yoongi son zamanlarda Jimin'le uğraşmaya başlamıştı. Ona söylediği şeylerle Jimin'in gözlerinin büyüyüşünü, dudaklarının küçük bir 'o' şeklini alışını ve hızlı hızlı kendini savunmaya çalışmasını izlemek ona keyif veriyordu.

"Alışkanlık işte hyung. Sen de konuşurken sürekli kulağına dokunuyorsun. Bir de konuşurken yaptığın şu mimik var, dudağını sol tarafına kaldırıp çıkardığın 'tch' sesi."

Yoongi şaşırdı. Bunları yaptığını zaten biliyordu ama Jimin'in dikkat ettiğinden haberi yoktu. Onu izlemesi ve konuşurken nasıl hareketlerde bulunduğunu gözlemlemesini bilmek hoşuna gitmişti. Yine de inkar etti.

"Hayır, ben öyle şeyler yapmıyorum." derken bile eli kulağındaydı. Jimin ona gülümseyerek bakıyordu. Yoongi de ne yaptığını fark edince Jimin'in gülümseyişi kahkahaya dönüştü.

Jimin kendini mutlu hissediyordu. Bu, yediği yemekten dolayı değildi. Artık aklında soru işaretlerinin bulunmamasından dolayıydı. Hislerini kolayca tercüme edebiliyordu. Korktuğu bir şey de kalmamıştı. Belki daha iki ay kadar olmuştu Yoongi'yi tanıyalı ama onu sevmekten kendini alıkoyamıyordu ve bu sevginin Taehyung'a ya da Hoseok'a ya da Obur'a beslediği sevgiden farklı olduğunun da gayet bilincindeydi. Fakat aşk diyemezdi. Bunun için erkendi. İki ay aşık olmak için kısaydı. Aşk gibi büyük bir duygu için Yoongi'ninki gibi iki yıl gerekliydi.

Ve Jimin mutluydu. Artık ona karşı beslenen hislere yanıt verebilecek bir hissi içinde filizlendiriyordu. Her gün onu besliyor, suluyor, ona güzelce bakıyordu. Fırsatını buldukça Yoongi ile konuşuyor, görüşüyor ve bu filizin daha çabuk yeşermesini sağlıyordu.

Fakat bunu Yoongi'ye söyleyecek cesareti henüz kendinde bulamıyordu. Çünkü bu iki ay Yoongi'nin iki senesinin yanında hiçbir şeydi. Onun samimiyetine inanmamasından endişe ediyordu. Bu yüzden bekliyordu. Bir de öyle pat diye söyleyemezdi. Uygun bir ortam gerekliydi ama Yoongi bunu sağlamıyordu. Eskiye göre onunla hâlâ aynı derecede ilgiliydi ama imaları kaybolmuştu.

Jimin sol tarafındaki mutlu gibi görünen ama üzerinde büyük bir hüzün bulutu barındıran büyüğüne baktı. "Hyung iyi misin?"

Yoongi başını salladı. "İyiyim. Yemek hazımsızlık yaptı, şiştim biraz." Elini karnına götürmeyi ihmal etmemişti ama yalan söylüyordu. Ne zamandan beri Jimin kötü hissetmesin diye ona yalan söylediği o da bilmiyordu ama bu son zamanlarda artmıştı ve Jimin çoğunu bir yalan ustası gibi yakalıyordu ya da Yoongi yalan söylemekte gerçekten berbattı.

öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Where stories live. Discover now