1. Bölüm

463 123 17
                                    

Hikaye Müzikleri

 Chantry Takvimi: 9:52 Ejderha

Yer: Ferelden, Redcliffe Köyü

Tepenin üzerinde durmuş ufku seyre dalmıştım. Çizmelerimin altındaki çimenli zemin sert ve donmuştu. Etrafımda onlarca kar taneciği uçuşuyordu. Isırıcı soğuğa aldırış etmeyip hedefime odaklanmaya çalışıyordum.

Çevrede şiddetli bir rüzgârın ve uzaktaki bir dalda duran karganın sesi yankılanıyordu. Ben ise o sırada gözlerimi kısmış, Konsantre olarak tüm dünyanın geri kalanından soyutlanıyordum ve kendimi sadece çok uzaktaki çam ağaçlarından oluşan arazide bir başına dikilen, zayıf huş ağacına dikkat etmeye zorluyordum.

Elli yedi metre kadar bir mesafede bulunan bu atış, babamın en iyi adamlarının bile kalkamayacağı bir işti. Ailem arasında ben yani Axael Cousland bu durumlarda herkesten çok daha fazla kararlıydım.

Ama yirmi yıllık şu kısa ömrümde bazı konularda hiçbir zaman yeterince uyumlu olamadım. Elbette bir parçam üvey annemin benden beklediği gibi yapmak ve üst tabakadaki toplumda yerime uygun olarak, diğer soylu aile mensuplarının katıldığı partilerde tıpkı kardeşlerim gibi vakit geçirmek ve kurallara uyan mantıklı bir prens olmakta istemiyor da değildi.

Yine de derinlerimde olan diğer tarafım ise asla öyle biri değildi. O öz babasının oğludur, babam gibi savaşçı boyun eğmez cesur bir ruha sahipti. Görkemli kalelerin taş duvarları arkasında tutulamazdı ve her zaman kalbinin sesine kulak verirdi, mantığa teslim olmadan.

Bütün o gri muhafızlardan çok daha iyi bir atıcıydım. Aslında babamın en iyi askerlerini tüm silah çeşitleri ve dövüş teknikleri konusunda çoktan geride bırakmıştım bile ve herkese hepsinden önemlisi de babama ciddiye alınmam gerektiğini kanıtlamak için her şeyi yapmaya hazırdım. Babamın beni sevdiğini biliyordum ama babam ile üvey annem benim gerçek kimliğimi görmeyi hep reddediyordu.

Buraya Redcliffe Arl'ı ve babamın çok eski bir dostu olan rahmetli Eamon Guerrin'nin cenazesinin yakılma töreni için geldik. Bu uzun zamandır Denerim şehrindeki saraydan ilk ayrılışımız. Üzücü bir gün olmasına rağmen Redcliffe kalesinden uzakta, tek başıma göz alabildiğince uzanan karlı ovaların verdiği özlemiş olduğum özgürlük hissinin tadını çıkarmaya çalışıyordum.

Buraya geleli çok kısa bir süre olmasına rağmen daha şimdiden kendime bir yer bulup çalışmaya başladım. Kalenin düzensiz taş duvarlarını tepeden gören, isabet ettirilmesi zor ağaçların bulunduğu platonun üstünde kendimi eğitiyordum.

Oklarımın ve kılıcımın darbesi köyde yankılanan sürekli bir ses haline gelmişti. O alandaki tüm ağaçlar bu hamlelerden nasibini almıştı, ağaçların gövdeleri epey parçalanmış, bazıları da yan yatar hale gelmişti.

Babamın birçok okçu muhafızının fareler, tavşanlar, kediler ve benzeri hayvanlara nişan aldığını biliyordum; kendimi eğitmeye başladığım ilk zamanlarda bunu bende denemiştim ve o pis kokulu hastalık taşıyan fareleri kolaylıkla çok uzak mesafelerden öldürebildiğimi fark ettim.

Fakat bu iş zamanla midemi bulandırdı. Ben korkusuzdum ancak duyarsız da değildim ve canlı bir varlığı sebepsiz yere öldürmek bana hiçbir şekilde zevk veren bir amaç olamazdı. O zaman, bir daha tehlike altında olup savunma amacı dışında hiçbir canlıyı öldürmeyeceğime dair kendime söz verdim. Her hayat değerlidir ve onu Yaratıcı'nın çizdiği kader uygun görürse yanına alabilir.

Yıkım Döngüsü Serisi: Ejderha Tanrı'nın Ruhu - 1. Kitap Devam Ediyor -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin