17. Bölüm |Düğün -1|

88.2K 3.3K 166
                                    

Hepinize keyifli okumalar dilerim.Okumak için vakit ayıran herkese teşekkürler :)

*****************

Bu üç gün içinde Çınar'ı hiç görmedim. O beni görmek isteseydi her şeye rağmen görürdü. Buna emindim. Beni görmek istemiyordu. Halbuki ben bir şey yapmamıştım. Belki de onun canını sıkan da bir şey yapmamamdı.

Saat : 9.02
Planımı son güne bıraktığım için kendime kızdım. Planlardan nefret ederdim ama bu seferkini önemsemem gerekirdi.

Düğün saat on ikide başlayacaktı. Hala zamanım vardı. Dairemden çıkmadan önce boy aynasında kendime baktım. Siyah bir penye, siyah bir yağmurluk, siyah bir pantolon ve siyah kadar sert bakışlar... Pekala, kapının önündeki siyah spor ayakkabımı giyince tamamen siyah giyinmiş olacaktım.

"Bir gölge gibi ol Duru Deniz. Kendini fark ettir ama kimse karşı koyamasın."

Sözlerim bitti. Dairemin kapısını bir suçlu gibi açtım. Başımı koridora uzattım. Bomboştu. Büyük ihtimal düğüne davetli olanlar evlerinde hazırlık yapıyorlardı. Spor ayakkabılarımı giyerken ayakkabılarımın siyah bağcıklarına o kadar odaklanmıştım ki önümden geçen Ezel'i ve yanındaki adamları son anda fark etmiştim. Bir an onlara baktım. Siyah takım elbisesi ve kırmızı kravatıyla yaşına göre şık görünüyordu.


"Uzun zamandır canlı yayın yapamıyoruz. Burada olmayanlar bizi merak ediyor John. Düğünden bir kaç kare fotoğrafı basına yaymalıyız." dediğini duydum. Sonra tam önümde durduğunu fark ettim. Bu sırada ayakkabı bağcıklarını bağlamış ve doğrulmuştum.

"Günaydın Duru Deniz." dedi gür bir sesle.

"Günaydın." diye mırıldandım. İçimdeki suçluluk ve endişenin heyecanın güzel rüzgarına kapıldığını hissedebiliyordum. Ve ben rüzgara karşı kollarımı yavaşça açıyordum.

"Nereye böyle?" diye sordu. Düğüne gitmeyeceğimden emin olmak istiyordu.

"Sinemaya gideceğim. Buranın dev sinema salonları olduğunu duymuştum. Büyük ihtimal günümü sinema salonlarında tüketeceğim."

Tek kaşını kaldırdı. Bununla birlikte kaşının üstü ve alnı buruş buruş olmuştu. "Çınar ve kızım Sahra'nın düğünü var biliyorsun değil mi?" dedi.





Omuz silktim. Oldukça umursamaz görünmeliydim.
"Aslına bakarsanız bu umrumda değil. Üç boyutlu filmlerle bu düğünü kıyaslıyorum da... Oraya gitmek son derece gereksiz. Hem davetli değilim de zaten."

"Pekala, sana iyi seyirler." dedi ve koridorda dört adamıyla beraber ilerlemeye devam etti.

Planımda ilk olarak kırk adet kamerayı izleyen beş kişiyi uyutmak vardı. Saatime baktım. Dokuzu on geçiyordu. Acele etmeliydim. Koşar adımlarla kımızı halılı merdivenleri indim. Açelya'nın giriş kapısından çıktım ve etrafıma hızla bakmaya başladım. Görünürde mağaza görünmüyordu. Hissettiğim tek şey ise şimdilik ilkbaharın habercisi bir rüzgardı.

Sağıma doğru koşmaya başladım. Bir yokuşa doğru koşmak gücümü şimdiden tüketecekti ama soluma gidersem ıssızlık hevesimi köreltecekti. Yoldan geçen sarışın bir kadına rastladım. Eşofmanlarından anladığım kadarıyla düğün için hazırlık yapmıyordu. Bu da onun birinci birimlerden olduğunu gösteriyordu. Çünkü birinci birimler düğüne davetli değillerdi.

"Burada eczane gibi bir yer biliyor musunuz?" diye sordum. Koştuğum için nefes nefese kalmıştım. Neyseki beyaz bulutların arkasına gizlenen güneş etkisini o kadar çok göstermiyordu da gözlerimi rahatça açabiliyor ya da terlemiyordum.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin