Akşam olmuş ve Ahmet’ten olumlu ya da olumsuz hiçbir haber çıkmamıştı. Duygu artık beklemiyor ve hatta bu kaba davranışı için ona kızıyordu. Sıkıntısını gizlemeye çalışan sevgilisini bir daha bu konuda üzmeyecekti. Ahmet’in üzerine bir çizgi çekip sürpriz misafiri merak etmeye başlamıştı ki Güzide “Biz tanıyor muyuz acaba Elif’in yeni sevgilisini? Tanımasak sürpriz demezdi herhalde değil mi?” diyerek düşüncelerini paylaştı.
Duygu da kafa yoruyordu ama kimse gelmiyordu aklına.

“ Yalnız sesi çok güzel geliyordu Elif’in. Bu sevgili her kim ise bence eniştemiz olacak.”

Tahmini Güzide’yi güldürdü. Çünkü söz konusu olan Elif idi ve bu ihtimal ona hiç olası gelmiyordu.

Kapının zili çaldığında Elif’in sürpriz sevgilisini görmek için sabırsızlıkla kapıya koştu. Karşısında Ahmet’i görünce şaşırdı. Haber vermediği için gelmeyeceği düşünülen özel misafir elinde bir demet kırmızı gülle kapıda duruyordu. Duygu şaşkınlığını üzerinden atıp onu içeri buyur etti.
Ahmet gülleri uzatarak “Senin için,” dedi.

“Kusura bakma haber veremedim. İşyerinden aceleyle çıktım. Telefonu orada unutmuşum.”

Duygu gülleri alıp “Önemli değil. Hoş geldin,” diyerek sarıldı.
Ahmet Duygu'ya sarıldığı o an, öfkeden gözleri ateş saçan Demir’i gördü. Ve kendisine doğrulmuş bıçağı bilemek istercesine Ahmet'in yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Güzide de şahit olmuştu bu duruma. İkisi de Duygu’ya bir şey belli etmeden selamlaştılar.

Ahmet’in hemen ardından Elif ve sürpriz sevgilisini karşılayan Duygu ve Demir bir şok daha yaşadı. Elif’in yanında, Duygu’nun komşusu, Demir’in ise annesinin doktoru olan Mert vardı. Bu sürpriz Ahmet’in yadırganan varlığını geri planda bıraktı. Ahmet de bu sayede ustalıkla ortama uyum sağlamayı başardı.

Elif ve Mert’in hikâyesini yemek masasında dinlediler. Elif, Melike Hanımı ziyarete gittiğinde tesadüfen tanışmışlar ve arkadaş oluvermişlerdi. Bu tanışmanın tesadüf olduğuna ne Duygu ne de Güzide inandı. Yinede ses çıkarmadılar.

Yemekler bol bol övgüler alıyordu. Demir bu eve geldiği ilk gün börek aldığı için bir kere daha kızdı kendisine. Duygu daha öncede göstermişti marifetlerini ama böyle bir ziyafeti ilk kez tadıyordu.

Yemekten sonra kızlar masayı toparlarken erkeklerde kendi aralarında muhabbete başladılar.

Güzide bir yandan sorularıyla Elif’i sıkıştırıyor bir yandan da ortamı kolluyordu. Kurtuluşu olmadığını bilen Elif kolayca çözülüverdi. Duygu’ya gelip giderken Mert’i uzaktan görüp beğenmişti ama bu şekilde tanışma fırsatı bulamamıştı. Bu yüzden hastaneye Melike Hanımı ziyarete gitmiş, Mert ile tanışmayı başarmıştı.

Güzide son kez içeriyi kontrol ettikten sonra durumun uygun olduğunu düşünerek Duygu’yu içeriye gönderdi. Selim de hazırlıklı davranmış, Ahmet ile aralarına oturması için alan bırakmıştı. Duygu’yu görünce “Gel bakalım cadım. Şöyle yanıma otur,”diyerek yer gösterdi.
Önce hal hatır soruldu ortama uyum sağlandı. Ahmet’in yeni işinden bahsettiler. Sonra Selim, Demir ve Mert’in sohbetine katıldı. Ahmet ise kendine tanınan bu fırsatı vakit kaybetmeden değerlendirdi. Sadece Duygu’nun duyabileceği kısık bir sesle “Mutlu musun?” diye sordu. Duygu sevgilisine baktı. Demir, doktorun anlattıklarını dinlerken gözleri buluşunca birbirlerine sevgiyle gülümsediler.

“Evet, mutluyum. Ya sen? Nasıl gidiyor hayat?”

“Nasıl mutlu olabilirim ki? Seni hala seviyorken…”

Duygu bu konuşmayı onun acınmalarını dinlemek için yapmıyordu. Sözünü kesti.

“Ahmet! Ben seni dostum olarak sevdim. Kötü günlerimde yanımdaydın. Toparlanmama yardım ettin. O günlerin hatırı var. Benim için endişelenmeni istemiyorum. Sen iyi bir insansın ve …”
Ahmet de onun sözünü kesti.

Duygusal ArızaWhere stories live. Discover now