p r e l u d e

86 8 7
                                    

Hal Jordan yüzüğünün bildirmesiyle doğru gezegene geldiğini anladı. Yere inip insanlara baktı. Tamaran'a yüzlerce kez gelmişti ancak hiç bu kadar sabırsızlandığını hatırlamıyordu. Onu tekrar göreceğine inanamıyordu. Onca yıl sonra... 

Gülümsemesine engel olamadan mırıldandı. "Yüzük, gezegendeki Dünyalı sayısını söyle."

Bir. Sensin Lantern Jordan.

"Bu imkansız, Salaak bu gezegenden sinyal geldiğini söyledi. Kyle bu gezegende olmalı. Yüzük, Lantern Rayner'ın konumunu söyle."

Lantern Rayner'ın kalıntılarına kilitlendi. 

Yüzük havalandığında Hal hala kalıntılar kısmını düşünüyordu. Bu olamazdı. Kyle sinyali göndereli birkaç saat anca olmuştu. Hem ölmüş olsaydı yüzüğü neden yeni sahip aramıyordu? Evrende yeni bir White Lantern olsaydı Hal mutlaka duyardı.

Hal yere indiğinde düşüncelerinden kurtuldu. Önünde diğer Tamaranlı yapılarına benzemeyen bir bina vardı. Uzaktan bakışta fazla bir fark görmüyordu ancak Hal'e binadaki bir şeyler fazlasıyla tanıdık geldi.

Moralini bozmamaya çalışarak kapıyı tıklattı. Büyük ihtimalle diğer Lanternlara olduğu gibi Kyle'ın yüzüğü de arızalanmış olmalıydı. 

Kapıyı açan kişiyi gördüğünde yüzüğünü doğrultmadan edemedi. Kız ellerini teslim olurcasına kaldırıp hayretle ona baktı. "Sen Green Lanternsın."

"Sen Sinestro'nun kızısın."

Kız iğrenerek yüzünü buruşturdu ancak bu hareketi onu babasına daha da benzetti. Sinestro da genelde Hal'e hep öyle bakardı. "Sen... Hal Jordan?"

"Evet? Baban mı anlatmıştı? Bahse girerim benim hakkımda harika şeyler söylemiştir.

"Hayır, Kyle bahsetmişti." Hal kıza son bir kez daha dikkatle bakıp yüzüğünü indirdi. 

"Kyle'ı tanıyor musun? O nerede? Yaklaşık iki yıldır onu arıyorum. Onu ve diğer Green Lanternları. John ve diğerlerini buldum ama Kyle... Bize birkaç saat önce bu gezegende bir gemiden sinyal göndermiş, nerede olduğunu biliyor musun?"

Hal bunu söyler söylemez kızın gözleri doldu. "O... O sinyali gönderen Kyle değildi, bendim." Elleriyle gözlerini silip burnunu çekti. Hal ne yapacağını şaşırmış halde öylece dikiliyordu. Evet, daha önce birçok gezende ağlayan uzaylılarla tanışmıştı ancak ilk defa bir Korugarlı önünde ona bu kadar yakın bir şekilde ağlıyordu. Bu Sinestro ile daha önce hiç olmamıştı. Şimdi ne yapması gerekiyordu? Sarılmalı mıydı? Teselli edecek birkaç söz... Onu ne için teselli edecekti?

"Hey, şey... Sakin ol. Gönderen sen miydin? Neden yaptın bunu?"

"O... O nefes almıyordu ve ben de deliye dönmüş gibiydim. Tamaran gezegenine inene kadar tüm düğmelere bastım. İlk defa ellerimde sevdiğim biri ölmüştü ve..." Kız daha fazla dayanamayıp Hal'e sarıldı. 

Hal'in olanları kavraması birkaç dakikasını aldı. "Kyle öldü mü?"

Kız ondan ayrılıp elini tutup içeri çekti. "Sana göstereyim."

Birkaç dakika sonra binanın arka bahçesindeydiler. Hal binanın bi' nevi hastane olduğuna kanaat getirdi. Arka bahçeye vardıklarında kız elini bırakıp ilerideki bir mezar taşının yanına çöktü. Hal birkaç saniye boyunca olduğu yere çakıldı. Yapması gerekenleri biliyordu, kafasında binlerce sorular oluşmuştu ancak bedeni ona itaat etmiyordu. Sanki yüzüksüz uzay boşluğunda kalmış gibi kaskatı kesilmişti. 

Sonunda hareket edip kızın yanına çömeldi. O anda taştaki tarihi gördü. Sadece ölüm tarihi yazıyordu ancak bu ona yetmişti. "Bir yıl mı? Kyle öleli bir yıl mı oldu? Ama sinyal..."

Kız başını iki yana salladı. "Belki de iletişim sistemi bozuktu, bilemiyorum. Ama o gemi yok olalı bir yıl oldu."

Hal başını kıza çevirip inceledi. "Onu seviyordun değil mi?"

"Bu... Bu uzun hikaye." Kız ayağa kalkıp hastaneye yöneldi.

Hal de ayağa kalktı. "Bayan Sinestro bekleyi-"

Kız hızla ona döndü. "Onun soyadını kullanmıyorum. Adım Sonarik Natu."

"Peki," Hal elini saçlarından geçirdi. "Bana neler olduğunu anlatabilirsin Sonarik. Kyle benim en yakın arkadaşımdı. Onu yıllardır arıyorum, bir açıklamayı hak ediyorum."

Sonarik yorgunca nefes alıp verdi. "Zamanın var mı? Biraz uzun sürebilir."

"Kyle için mi? Daima." 


titanic | kyle raynerWhere stories live. Discover now