Yedinci Bölüm : NAMÂZ İSKÂTI

2 0 0
                                    

Yedinci Bölüm


NAMÂZ İSKÂTI

Meyyit İçin İskât ve Devr

(Nûr ül-izâh)da ve (Tahtâvî) hâşiyesinde ve (Halebî) ile (Dürr-ül-muhtâr) da, namâzların kazâsı sonunda, (Mültekâ)da ve (Dürr-ül-müntekâ)da ve (Vikâye)de, (Dürer)de ve (Cevhere)de ve başka kıymetli kitâblarda, orucun sonunda, vasıyyet eden meyyit için iskât ve devr yapmak lâzım olduğu yazılıdır. Meselâ, (Tahtâvî) hâşiyesinde diyor ki, (Tutulmamış orucların fidye vererek iskât edilmesi için nass vardır. Namâz orucdan dahâ mühim olduğundan, şer'î bir özr ile kılınamamış ve kazâ etmek istediği hâlde, ölüm hastalığına yakalanmış bir kimsenin, kazâ edemediği namâzları için de, orucda yapıldığı gibi iskât yapılması için, bütün âlimlerin sözbirliği vardır. Namâzın iskâtı olmaz diyen kimse câhildir. Çünki, mezheblerin sözbirliğine karşı gelmekdedir. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, başkası yerine oruc tutamaz ve namâz kılamaz. Fekat, onun orucu ve namâzı için fakîri doyurur) buyuruldu.) Ehl-i sünnet âlimlerinin üstünlüklerini anlıyamıyan ve mezheb imâmlarımızı da, kendileri gibi hayâl ile konuşuyor sanan ba'zı kimselerin, (İslâmiyyetde iskât ve devr yokdur. İskât, hıristiyanların günâh çıkarmasına benziyor) gibi şeyler söylediklerini işitiyoruz. Bu gibi sözleri, kendilerini tehlükeli duruma düşürmekdedir. Çünki Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", (Ümmetim, dalâlet üzerinde birleşmez) buyurdu. Bu hadîs-i şerîf, müctehidlerin sözbirliği ile bildirdikleri şeylerin elbette doğru olduklarını gösteriyor. Bunlara inanmıyan, bu hadîs-i şerîfe inanmamış olur. İbni Âbidîn, vitr namâzını anlatırken, (Dinde zarûrî olan, ya'nî câhillerin de bildikleri icmâ' bilgilerine inanmıyan kimse, kâfir olur) buyuruyor. (İcmâ'), âlimlerin sözbirliği demekdir. İskât, günâh çıkartmağa nasıl benzetilebilir? Papazlar, günâh çıkartıyoruz diyerek insanları soyuyorlar. Hâlbuki, İslâmiyyetde din adamları iskât yapamaz. İskâtı yalnız, ölünün velîsi yapabilir ve para din adamlarına değil, fakîrlere verilir.

Bugün, hemen her yerde, iskât ve devr işleri islâmiyyete uygun yapılmamakdadır.

İslâmiyyetde iskât yokdur diyenler, böyle söylemeyip de, bugün yapılmakda olan iskât ve devrler İslâmiyyete uygun değildir, deselerdi, çok iyi olurdu. Biz de kendilerini desteklerdik. Böyle söylemeleri ile, hem korkunç bir tehlükeye düşmekden kurtulurlardı, hem de İslâmiyyete hizmet etmiş olurlardı. İskât ve devrlerin, dînimize uygun olarak nasıl yapılacağı aşağıda bildirilecekdir. İbni Âbidîn, kazâ namâzlarının sonunda buyuruyor ki:

Fâite namâzları olan [ya'nî özr ile kaçırıp, kazâya kalmış namâzları bulunan] bir kimse, bunları îmâ ile de kılmağa gücü yeter iken kılmamış ise, öleceği zemân, keffâretinin iskât edilmesi için vasıyyet etmesi vâcibdir. Kazâya gücü yetmemiş ise, vasıyyet etmesi lâzım olmaz. Ramezân-ı şerîfde oruc yiyen müsâfir ve hasta da kazâ edecek zemân bulamadan ölürse, vasıyyet etmeleri lâzım gelmez. Allahü teâlâ, bunların özrlerini kabûl eder. Hastanın keffâretlerinin iskâtı, öldükden sonra velîsi tarafından yapılır. Ölmeden önce yapılmaz. Diri insanın, kendi için iskât yapdırması câiz değildir. (Cilâ-ül kulûb)da diyor ki, (Üzerinde Allahü teâlânın hakkı veyâ kul hakkı bulunan kimsenin, iki şâhid yanında vasıyyet söylemesi veyâ yazmış olduğunu bunlara okuması vâcibdir. Üzerinde hak bulunmayanın vasıyyet etmesi müstehabdır).

Keffâret iskâtı için vasıyyet eden meyyitin velîsi, ya'nî mîrâsını yerlerine sarf için vasıyyet etdiği veyâ vârisi olan kimse, mîrâsın üçde birinden, herbir vakt namâz için ve vitr namâzı için ve kazâ edilmesi lâzım olan bir günlük oruc için, bir fıtra mikdârı ya'nî yarım sâ' [Beşyüzyirmi dirhem veyâ binyediyüzelli gram] buğdayı fakîrlere [veyâ fakîrlerin vekîllerine] fidye verir.

NAMAZ KİTABIWhere stories live. Discover now