14

3K 103 44
                                    

ÖHÖ GİFE TAPIYORUM.

Büyük ekrana bakıp filmler içinden konusu romantik ya da korku olmayan bir tane aradım.

"Şunu izleyelim," dedim en sonunda bulduğumda. Josh filme bakıp hayal kırıklığı ve çaresizlikle eğilip biletleri satan kızdan iki bilet rica etti. Partiden sonra benden uzaklaşmamış, aksine daha da yakınlaşmıştı. Peşimi bir türlü bırakmıyordu ve her gün çıkma teklifi ediyordu. En sonunda sinema teklifini kabul etmek zorunda kalmıştım. Birkaç kere daha sormasını kaldırabileceğimi düşünmüyordum. Hem, günlerdir evden dışarı çıkmıyordum ve annem bir akşamı daha evde geçirirsem beni kapının dışında uyutmakla tehdit etmişti. Sonuç olarak buradaydım, Josh ile birlikte binanın içine giriyordum.

"Filme tam olarak... on üç dakika var. Gidip koltuklarımıza mı oturmak istersin yoksa..."

Gülümsemeye çalıştım. "Sen içeri gir, ben patlamış mısır alıp geleyim, ne dersin?"

Josh ağzını açtı, tam kendinin alacağını söyleyecekti ki önce davrandım.

"İtiraz istemiyorum." Zaten biletleri o almıştı ve dışarı çıktığım bir erkeğe tüm masrafı ödetmek hiç yapmadığım, sevmediğim bir şeydi. Bu tepkime karşılık gülümseyip kolunu omuzlarıma atan Josh, omuzlarım daralıyormuş gibi hissetmeme neden oldu. 

Tam o sırada, tüm sinemayı inletecek kadar yüksek, gür bir ses duyuldu.

"Şu tesadüfe bak!" Dedi karşımızda duran Ashton yüzünde yalandan bir gülümsemeyle. Gözlerimi yere kaçırıp olduğum yerden yok olmak istedim. Josh ise hala omzumda duran kolunu beni daha çok sarmak için kullandı. Ashton'a doğru birkaç adım attığında ona bağlı olarak ben de ileri gittim. Bu durumun hiç iyi bir yere gitmediğini şimdiden görebiliyordum.

Üstelik, Ashton da yalnız değildi.

Jane yanındaydı.

"Hangi filme giriyorsunuz?" dedi Ashton. Yüzündeki gülümseme hala yerini koruyordu ve suratındaki pişkinlik sinirimi bozuyordu.

Josh kaşları çatık, elindeki biletleri gösterdiğinde Ashton kahkaha attı. "Ah, bizde!"

Ashton'ın koluna girmek için çaba sergileyen Jane, halinden hiç memnun görünmüyordu. "Ben romantik komedi olana girmek istemiştim," dedi sinirle. Ashton kızı hiç umursamadan kaşlarını çattı ve Josh'ın burnunu inceledi. "Burnun iyileşmiş gibi gözüküyor, hala acıyor mu?"

Josh bir süredir koruduğu sessizliğini bozdu. "Hayır," dedi Ashton'a doğru bir adım daha atarak. "İyiyim." Bu sırada ben de Jane'e baktım. Kısa boylu, ufak tefek bir kızdı. Bir grup arkadaşım ile, göğüslerinin gövdesinden ağır geldiğini, boynunun daima önde durmasının nedeninin bu olduğunu düşünürdük. Lise ikinci sınıftayken hakkında üç kat sutyen takıp geldiğine dair bir dedikodu çıkmıştı. Yıllar sonra bile bunun doğru olup olmadığını merak ediyordum. Ashton'ın yanında olmasına şaşırmamak gerekti.

Kafasını kaldırıp Ashton'a baktığında, sadece film yüzünden miydi yoksa başka bir nedeni de var mıydı bilmiyordum ama epey keyifsiz gözüküyordu. "Bu senin eski sevgilin değil mi?" İçimde akşam yemeğinden bir parça midemden kilometrelerce hızla yükselmiş ve boğazıma takılmış gibi bir his oluştu. Öksürmek istedim ama dikkat çekmemek için sessiz sessiz boğulmayı tercih ettim.

"Hayır," dedi Ashton. Kafamı kaldırıp ona baktım hemen. "Yani eski değil, hala sevgilim." Gözlerim kocaman açılırken boğazımdaki şey geri döndü ve tonlarca ağırlığa sahipmişçesine mideme oturdu. 

Josh kaşlarını çakıp bana döndü. "Ayrıldığınızı söylemiştin," dediğinde karşılaştığımızdan beri Ashton ile kez göz göze geldik. Bana demek öyle bakışlarından atıyordu ve ben de omuz silkip başka taraflara bakmaya çalıştım. Durumun karışıklığı yetmiyormuş gibi konuşmayı sürdürdü. "Ayrılmıştık," dedi Josh'ın omzumdaki koluna kaçamak bir bakış atarken. "Ama barıştık," dedi ardından. Derin bir nefes verip sessizliğimi korumaya çalıştım.

Start From The End >> a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin