13

459K 12.9K 432
                                    

Eve gidince annemi aradım. Telefonu suratına kapattığım için özür dilemedim. Konuyu açmadı. Gününün nasıl geçtiğini sordum. Anlattı. O da bana sordu. Anlattım. Nasihat aşamasına geçmeden yemek yiyeceğimi söyleyip telefonu kapattım. Sanki aramıza küslük girmiş arkadaşımla uzun zaman sonra konuşuyor gibiydik.

Telefonu kapattıktan sonra biraz ağladım. Artık bu ağlamalar normalleşmeye başlıyordu. Gün geçtikçe alışacağımı söyleyerek beni buraya yollamıştı ama sanki onu haksız çıkarmak için uğraşıyordum.

Göz yaşlarımı sildikten sonra ödevlerimin başına geçtim. Aslında lise fazla ödev vermiyorlardı ama ben sonraki konulara hazırlık yapmayı seviyordum. Bugünkü işlediklerimizin üstünden geçtikten sonra kendim sonraki konulara hazırladım.

Zihnim çok açık mı bilmiyordum ama bence çok karışıktı. Bu yüzden hazırlıksız olduğum konuları başkasından dinlerken çok verimli olamıyordum. Bazen bir şeylere dalıp gidiyordum. Bazen anlatılandan anahtar bir kelime seçip onun hakkında düşünmeye başlıyor ve çoğu şeyi kaçırıyordum. Bu beni geriye çektiği için bir yöntem bulmam gerekmişti. Bu yüzden altıncı sınıftan beri derslere hazırlanarak gidiyordum.

Özellikle sözel olanlara. Sırtım ağırlığında yatağa geçip kitabı kucağıma aldım ve okumaya orada devam ettim.

Kapı tıklatıldığında odanın içindeki gün ışığının yerini karanlığa bıraktığını ve bir süredir gözlerimi daha çok kısarak sayfada yazılanları okumaya çalıştığımı fark ettim. Sürekli aynı yere bakmaktan bu değişim dikkatimi çekmemişti. Kitabın arasına kalemi bırakıp kapattıktan sonra "Girin."dedim.

Tartışmamızdan sonra benimle hiç konuşmayan, bana görünmeden işe giderek bana da iyilik eden biyolojik babam içeri girip duvara omzunu yasladığında telefonuna bakıyordu.

"Çok ders çalışman lazım mı?"

"Evet."

Hiç düşünmeden verdiğim cevaba karşı telefonuna bakmayı bırakıp şüpheli bir şekilde bana baktı. Yalan söylemiyordum. Belki biraz abartıyordum ama yalan değildi.

"Biraz ara veremez misin? Okulun etkinlik saatlerinin olduğu haftada olduğunuzu biliyorum."

Her şeyi de bilir!

"Neden ki?"

"Birlikte vakit geçirebiliriz. Akşam yemeğini dışarıda yemek gibi."

Ciddi misin demek istesem de başka bir cevap verdim.

Neydi bunun derdi?

Birlikte vakit geçirecekmişiz! Biraz daha canını sıkacağım demiyor da abuk sabuk ilgili ebeveyn cümleleri kuruyor.

"Bir kere de itiraz etme. Aç değil misin hem? Evde yemek yok. Abur cuburla karnını doyurmadın inşallah."

Açtım.

"Yalnız olmayacağız hem korkma. Ortağım da bize katılacak. Seninle tanışmasını istiyorum."

Peşimi bırakmayacaktı herhalde. Ne onunla ne de ortağıyla yemek yemek istemiyordum ama henüz kabalaşmadan kibarca bir teklifte bulunduğundan onu nasıl reddeceğimi de bilemeyip kafamı salladım. Nefret ediyordum bu huyumdan!

"Harika! Aşağıda bekliyorum seni."

Arkasını dönmeden önce gülümsediğini bile görmüştüm. İlginç biriydi. Sanırım ortağıyla tanışacağım diye heyecanlanmıştı da. Gözlerimi devirip yataktan indikten sonra üstümü değiştirdim.

Müzikle renklenen bizim sessiz geçirdiğimiz yolculuğun sonunda bir restoranın önünde durduğunda arabadan inip onu bekledim.

Şık bir yerdi ve içeridekiler yanımdaki biyolojik babamı tanıyordu. Sık geldiği bir yer diye düşündüm. Parasını harcayacak iyi bir yerdi muhtemelen.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin