Un

770 7 7
                                    

Oy verebilirsiniz 🖤

Oturduğum sandalyede biraz öne eğildim ve sağ elimle yumruk yaptığım elimi pürüzsüz yüzüme dayayıp cam kenarında oturmanın avantajıyla dışarıda yağan yağmuru izlemeye başladım. Her zamankinden daha durgun yağıyordu, normalde camları titretmesi gerekirken bugün havada hüzünle karışık bir burukluk vardı.

Yavaşça derin bir nefes vererek dikkat çekmemeye çalıştım. Bulutlara baktığımda gri ve beyaz arasında kalıyordum. Ama en sevdiğim halleriydi. Zaten genellikle hep böyle gözükürdü, Alaska'ya alışamazsınız çünkü iklim yok denecek kadar az mevsime sahipti. Neredeyse sadece kış. Şanslıysanız mayısta bir kaç hafta güneş açar ve karlar eriyip şehiri tanıyabilirdiniz. Tenimin bu kadar beyaz olmasının sebebi bu olmalıydı sanırım. Şehirdeki insanlar esmerlemek için Arizona'ya gitseler de biz yetimhanede tutsaktık. Aslında tutsak sayılmazdım. Burası iyi bir yerdi, arkadaşlarım iyi bir eğitimim ve bir kaç tane sevdiğim öğretmene sahiptim. Ve herkesin annesi olarak gördüğü Jenna'yı atlamam lazımdı. 16 yaşımda olmama rağmen buradaki çoğu kızdan daha belirgin bir vücudum vardı. Çıkık elmacık kemiklerim hacimli kaşlarım olduğundan büyük dudaklarım iyi bir hatlara sahip olan belim ve bacaklarım.

Kalemimi alıp ağzımda çiğnerken buradan hiç çıkmak istemediğime bir kez daha karar vermiştim. Zil çaldığında bir anlık düşüncelere daldığım için korksamda bozuntuya vermeyip defter ve kitabımı göğsüme yaslayıp kalemimi kulağımın arkasına sıkıştırdım. Kapıdan çıktığım an Ivan'in koluma girmesi bir oldu. "Yemeğe geç kalmanı istemiyoruz her seferinde geç geliyorsun Evelyn." Gülüp düzelttim. "Ah yanılıyorsun siz dersten kaçıp bir kaç dakika önce gidiyorsunuz." Kafamı elleriyle karıştırıp bilmiş bakışı attı. "Çok konuşma bücür." Ağzım açık Ivan'a bakarken direttim "Bücür deme sinir olduğumu biliyorsun Ivy." Sinirlenme sırası ondaydı, Ivy diyordum çünkü hem kısaltması gibi dururken bir kız ismini andırıyordu. "Herneyse" diyip yemekhanenin kapılarından geçtik. Kargaşa tüm yemekhaneye hakimken yavaşça mavi beyaz kravatımı düzelttim. Bizimkileri görünce yanlarına oturduk. Amelia hemen konuşmaya başladı. "Sonbahar balosuna kiminle gidiceksiniz bakalım?" Parmağıyla yanındaki Evonne'a işaret etti. Yediği tom balıklı sandviçini bitirdikten sonra cevap verdi. "Tanrım hala inanamıyorum ama Bruce ile." Ellini kendine rüzgar atıp yanıyorum havası verdi. Güldüm çünkü benim haricimde herkes baloya biri ile gidiyordu. Dert etmiyordum çünkü balo günlerine özenmedim hiç bir zaman, evet aptalca sarhoş olup dans eden ergenler mi? Lütfen kalsın.

Herkes gittiğini söylerken bana sorulmamıştı bile. Artık herkes biliyordu. Ki bence gereksizdi okul başladığında bile balo yapılıyordu. Ama ana fikri sonbahardı hadi ordan. Yanımdaki Jaxsen'ın yediği makarnaya baktım. Dometes soslu olduğunu görünce dudaklarımı yaladım. Jaxsen fark edince plastik çatalını hızlıca daldırıp ağzıma getirdi. Olduğundan büyük açınca hemen ağzımı kapayıp çatalı dudaklarımı birbirine bastırıp sıyırdım ve çiğnedim. Teşekkürler bakışı atarken göğsüme bastırdığım defter ve kitaplarımı önümdeki boş plastik masaya koydum.

Bir kaç çatal daha aldıktan sonra masada doğruldum herkes bana bakınca gülümseyip kitaplarımı aldım ve soru soran gözlere döndüm. "Dün geç uyudum boş bir sınıf bulmam lazım size iyi eğlenceler çıkışta beni bekleyin." Herkesten onaylayan sesler çıktığında gülümseyerek boş olan coğrafya dersi veren sınıfa girdim ve uyumaya çalıştım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra tekrar zil çaldığında uykumun hafif olduğuna teşekkür edip trigonometri işleyeceğimiz sınıfa gittim, herkesin aksine dersi dinlerdim. Öğretmenin yazdıklarını tam olarak deftere yazmasamda benim önemli bulduklarımı ara sıra not ederdim.

Okulun kapısından çıkarken kocaman bir nefes alıp verdim. Ciğerlerimi hissedebilmiştim. Her zaman olduğu gibi gülen yüzümle duvara yaslanmış bizimkilere baktım. Yaklaştıkça konuşmalarını daha net duyuyordum. "Söyle o zaman ona Jaxsen!" Grubumuzun lideri gibi gördüğümüz sert olan ama kızsal şeylerde hemen yumuşayan Amelia'nın kısık ama tehditkar sesini duydum. Yanlarına geldim ve zıpladım "Kime ne söyleyeceksin Jaxsen." Gülüp kolunu omzuma attı. "Hiçbir şey. Sadece bu yıl baloya gelsen olmaz mı?" Gözlerini kısıp yalvarırcasına baktığında kırmak istemesemde ordaki manzarayı görünce kusacağımdan emin olduğum için reddettim. "Olmaz, önemli işlerim var?" Kaşlarını havaya kaldırdı ve boşta kalan elini kıvırcık saçlarından geçirdi. Çiğnediği sakızın kokusu bana yakın durduğundan burnuma dolmuştu bile. "Nasıl işler onlar öyle 2 yıldır bitmiyor Evelyn!" Omzumu silkip ondan başka yerlere baktım "Kızsal" pes ediyorum bakışı attığında kolunu omzumdan hala çekmemişti, hepimiz okul minibüsüne binerken bu her yıl ortaya atıp kanmalarına inanamıyordum. Cam kenarına geçtiğimde Jaxsen bana doğru sokuldu ve çiğnediği sakızı parmağında doladı "Jaxsen kes şunu onu bir daha çiğneyemezsin gün içinde kaç yere dokunuyorsun sen o parmağınla." Omzunu silkip ağzındaki sakızı ön koltuktaki birinin saçına yapıştırdı. Ona kaşlarım çatık bakarken muhtemelen bir ortaokul çocuğuydu ve sesini çıkaramamıştı. Kalktığımda sendelemem bir oldu çünkü minibüs çalışmıştı.

Unexpected|BieberWhere stories live. Discover now