Sevap & Günah

215 47 67
                                    

Gözlerimi kapalı bir şekilde yağan yağmuru dinliyordum. Öyle huzur verici bir sesi vardı ki... Bu huzura kapılmamak mümkün değildi. Zaten Yaradanın yarattığı her nimet ayrı bir güzellikteydi... Üzerimdeki uzun feracemi ve eşarpımı unutmuş bir hâlde, salınıp duruyordum kendi etrafımda. Yüzüme değen yağmur damlaları sanki yüreğime de dokunuyordu. Küçük bir çocuk gibiydim... Ve bu senelerdir böyleydi. Biliyordum ki, değişen zamanın, ben de görünüşüm dışında hiçbir etkisi olmamıştı. Görünüşüm demişken, kendimi de tanıtayım. Ben Elif. Annesinin meleği, babasının biricik kızı ve abisinin minik faresi. Tabii hâlâ anne ve babamın gözünde öyle miyim bilemiyorum. Çünkü anne ve babam üç sene önce hakkın rahmetine kavuştular. Onları benden ayıracak kadar duygusuz olan, elbette ki bir insandan başkası değildi. Önce canlarına kıymış, sonra da canice kaçmıştı bu büyük günahından. O zaman, 15 yaşında hayata daha yeni yeni adım atarken, annem ve babamdan ayrılmak benim için gerçekten çok zor olmuştu. Bir türlü yokluklarına alışamamış,hatta nefes almak dışında hiçbir şey yapamaz olmuştum. Ta ki, annemin bana emanet bıraktığı şeylerle tanışana kadar. Onlar Kur-an'ı Kerim, Namaz ve güzel ahlaktı. Ben bu üç şeye sımsıkı tutunmuştum. Yaralarıma merhem olmuştu onlar. Ve bu huzurlu hayatımın tek gerçek kanıtlarıydılar. Görünüşüme gelir isek; ben orta boylarda, mavi gözlü ve pek sevmesem de tombiş yanaklı ( kilolu değilim, sadece yüzüm tombiş. :) )  ve kapalı bir kızım. Ailesini kaybettikten sonra, kendini tamamen bir olana adamış bir kız...

Bu düşüncelere bir son verip yağmuru hissetmeye devam ettim ve içimden mırıldandım :

"Öyle güzel ki bu his..."

"Belki de bu hissi tadan kişidir, güzel olan..."

Kulaklarıma dolan sesle, -al yanaklı bir şekilde- gözlerimi açtım. Tabii anında gözlerimi kaçırmam bir oldu. Zaten en güzel anlarımın katili bir erkekten başkası olamazdı. (!)  Ve bu kişi iki senedir platoniğim olan Miraç'tı elbette. Bu çocuk başa bela!

Hâlâ gözlerini üzerimde hissediyordum. Ve bu his, daha da kızarmama sebep oluyordu. Of yaa... Nerede kaldı bu otobüs??

"Domates sever misin?"

"Ha?"

"Yanakların diyorum. Al al oldu da."

Tövbe yarabbim... Bu koca durakta bir tek yanaklarım mı çarptı gözüne?!!

"Acaba, tam da şu anda, uzaya ışınlanman mümkün mü?"

"Yanıma alacağım o üç şeyden biri sensen; neden olmasın?"

Yanına alacağı üç şeymiş! Asılmakta yeni bir akım başlatan bu gence, bir tane çakmamak için zor tutuyordum kendimi... Neyseki gelen otobüs beni bu uçuk fikirden uzaklaştırmıştı. Hızla otobüse binip ortalarda bir yere oturdum. Gözlerimi cama çevirip, dışarıyı izlemeye başladım. Cam kenarına oturmak tabiki büyük bir ayrıcalıktır... Ve oturduktan hemen sonra düşüncelere daldım. Uzun bir süre yalnızım sanıyordum. Meğer yalnız değilmişim. Omzuma dokunan el bunun en büyük kanıtıydı... Kafamı çevirdiğim anda gördüğüm kişinin "O" olduğunu anlamakta birlikte, o elini kırmamak adına, kendimi sakinleştirdim. Bu ukala kendini ne sanıyordu böyle?? Resmen onun yüzünden iki kez haram olana bakmak zorunda kalmıştım..!

"Lütfen önünüze döner misiniz?"

"Neden?"

Allah'ım  sana geliyorum..!

"Önüne dönene bir orta boy hamburger ısmarlıyorlarmış. Te Allah'ım ya... 'Niçinmiş'. Beynine kan gitmiyor galiba..?"

O an attığı kahkahaya beraber iyice çığırından çıkmıştı bu iş. Yok yok! Ben de Elif isem bu günahların hesabını onun burnundan fitil fitil getiririm!

'Züleyha' Gibi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin