İçimdeki sessizlik, lâl olan dilim yüzünden yerini kıyametlere, intiharlara bırakıyor. Darmaduman olmuş sanki tüm ihtiraslarım. Yüzümdeki tebessümlerin sahteliği yüreğimdeki hazan kırıntılarını onarmaya yetersiz... Kırgınlıktan mütevellit yorgunluk çöktürmüş ya çocuk ruhumu, en çok da bu koyuyor. Karanlık içindeymişim meğer onca süre; umudumun uğradığı tüm karanlıklarım aydınlık oluyormuş beni kandırarak. Gerçekleri, acıları örtüyormuş isteklerim, ince heveslerim. Cehennemlerimi cennet etmiş hülyalarım... Süslü baharlarıma yolladığım kuşlar semada süzülürken yok olmuşlar tek tek. Çiçeklerim solmuş. Kışın habercisi olan soğukluk ta yüreğimin ortasına işleyip ritmini değiştirmiş. "Bu baharı da göremedik" diyerek bir sonraki baharlara gebeyken umutlarım, bekleyerek hırpalanmışım onca süre. Bir kere zede almış ya benliğim, en ücra köşelerime sığınan renkli duygularım görünmez olmuş.
Düşüncelerim bir kaos içinde, her şey öylesine silik ki... Sanki peyderpey yok oluyorum, haberim yok. Tutunacak dallarımın ağaçları çoktan kökünden yıkıldı. Benim gibi yerde olan bir şey bana nasıl el atabilir ki? Teselli almaktan yorgun düşmüş kalbim umudu aramayı bırakalı çok oldu. İhtimallerle aldığım bütün yollar, şimdilerde koca bir uçurum...
Küçük bir alevle başlayan yangın, bütün benliğime yayılırken, inceden inceden çöküyorum. Yanık duygularımlayım, hafif kurşuni kül renginde olan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EBR-İ BAHAR
Teen FictionGeçiyor bir şekilde, o şekli sen verirsin. Verirken şunu aklından çıkarma, yukarılardan tanıdığımız yok azizim, tanıdığımız yok.