"Pardon, polis veya dedektif ya da onun gibi herhangi bir şey olabilir misiniz?"

Kadın eğer ağlamasaydı bu konuşmayı hattı oyaladığı için direk sonlandırıp az önceki sessiz sorguma devam ederdim. Böyle sorumu olur be bacım.

"Onun gibi bir şeyim, evet." dedim. Şuan ne de olsa çalışmıyordum. Telefonlara bakan kafa izninde olan bir memurdum. "Size nasıl yardımcı olabilirim hanımefendi?"

Tekrar duraksadı. Kafası çok karışmış ya da korkusu bedenini ele geçirmiş gibi duruyordu.

"Bana yardım edebilir misin?" diye sordu sesini alçaltarak.

"Bakın efendim, arayalı üç dakika oldu ve polis hattını meşgul ederek diğer insanlara yardımcı olamamıza yol açıyorsunuz. Benimle kafa bulmayı kesin ve sadede gelin."

"Hayır, lütfen bekleyin." Endişeli ve korkusunun bedenini işgal eden sesi, titreyerek kapatmamam için yalvarmaya başladı.

"Burada birileri kavga ediyor, ben ben sadece yemek yemek istemiş-" Sonlara doğru konuşması yerine bağırış sesleri gelmişti.

"Orada mısınız, hanımefendi. Orada mısınız, size yardımcı olmam için önce nerede olduğunuzu söylemeniz gerekiyor. Beni duyuyor musunuz?"

Telaşla üç sandalye ötemde oturan çocuğa el işareti yaparak hattı izlemesini istedim. Yerini öğrenmem gerekiyordu ki o kadına yardım edebilelim.

"Burada silahlı insanlar var." dedi. Tekrar konuşmaya başlamıştı şükürler olsun. İşaret ettiğim çocuk bana karsilik verirken koşarak onun yanına gittim ve konumu bana atmasını istedim.

"Sanırsam bunlar Karayiğitin adamları.."

Cümlesi bitmeden telefon kapanmış ve içimde deli bir esintinin esmesine neden olmuştu. Böyle bir zamanda bile o pislik herif önüme çıkıyordu.

Kafa iznindeydim olan ben. Onun yüzünden bu hallere düşmüşken yine o manyak beni bulmuştu. O kadar insan içinden neden ben!

Sonra takıntılı ben oluyorum, bu benim kaderim, kaderim.

Koşarak hapis tutulduğum o odadan çıkarak kendi odama ilerledim, silahımla anahtarlarımı alarak görev yerime varacaktım. Yemişim kafa iznini.

Görev görevdir.

.....

Olay yerine vardığımda buraya daha öncede geldiğini fark ettim. Düşüncelerim bu alanın nereden tanıdık gelmeye çalıştığını ararken ben etrafta olağan dışı bir durum fark edemiyordum. Gayet doğal bir mekan ve herkesin rahatça girip çıkabileceği bir alandı. Günümüzde meşhur olan Starbucks için kurulmuş olabilecek son derece uygunsuz bir yer desek daha iyi.

Ya da ben öyle düşünüyorum. O kadar fastfood markası arasında kalmış küçük bir market gibi görünüyordu. Ah tabi yan taraftaki alışveriş merkezinden kahkaha atmaktan yarılarak çıkan on beşlerinde ergenler için gayet sıradışı bir mekandı. Yanlış anlaşılma olmasın ama zamanında bizi evin önüne çıkarmayan anne babalar ne ara level atlamış bu kadar açılmıştı anlamış değildim.

Atılan konumun buralarda bir yerde olduğu asikardi ancak gelen ihbar görüldüğü üzere asılsızdı. Bu biraz moreli mi bozsada asılsız ihbarlara ne de olsa alışıktım.

Bir polis olarak bir çok görevimizde eli boş dönüyorduk.

Derin bir nefes alarak arabama doğru gidecekken yoğun kalabalık arasından Starbucks kalabalığının içindeki bir silüet dikkatimi çekti.

Bana bakıp sırıtıyordu.

Sakinim.

Bir, beş, yedi , on ,

Gerizekalı Ekin.

Ne işin var lan senin burada?

Koşarak yanıma geldiğinde sırtıma sertçe bir yumruk attı. Ve elinde tuttuğu bardağı bana uzattı.

"Kanka 50 lira borç versene." dedi, geldiği yerdeki Asliye'yi göstererek.

" Ne oluyor olum. ne işiniz var sizin burada. Görevde değil miydiniz siz?" Sorumu eş geçip kolumdan tutuşturarak Asliye'nin yanına götürdü.

" Senin saha görevinde ne işin var Efe? Amir sana içeride çalış dediğini hatırlıyorum en son?"

"Bir ihbar aldım sadece etrafa bakıp gidecek-"

"Sanırım bunlar Karayiğitin adamları..." gözlerimi büyüterek kadın sesini taklit ederek kahkaha atan Ekin'e sağlam bir yumruk geçirdim.

"Siz ikiniz birlik olup benimle taşşak mı geçiyorsunuz!"

Asliye ufak kıkırtılarıyla gülmemeye çalışırken " Iki gündür sesin soluğun çıkmıyordu. Yiğit ile ilgili bir şey de demedin. Senin için endişelendik ve bizde sana böyle küçük bir şaka yapalım dedik kötü mü etmişiz." dedi.

Geçin siz dalganızı geçin. Çok değil iki gün sonra tekrar eski halime geri dönücem. Bakın bakalım o zaman ne acılar çekeceksiniz.

Sinirle yanlarından ayrılmak için hamle yaparken ikiside peşinden gelmeye başladılar.

"Şu geçen ay olan kadın cinayetini hatırladınız mı beyler?" dedi kahvesini yudumlarken Asliye.

"Hı" diye geçiştirdim. Psikolojimi bozan bir vakaydı. Üstelik cinayet büro allem edip kallem edip vakayı kendileri almışlardı. Her şeyi biz yapsakta son noktayı onların koyması beni hayli sinirlendirmişti.

"Cinayet büro bir hafta önce otopsi raporlarını yeniledi."

"Raporu mu yeniledi? Hemde olay kapanmışken?"

Arabanın park edildiği yere geldiğimde Asliye'nin ne demek istediğini bekledim. Boşu boşuna bu konuyu açacak bir kadın değildi.

" İntihar vakası olarak değilde bir cinayet olduğunu söylediler. Ayrıca kadına cinsel istismarda bulunulmuş. Şahıs işini bitirince arkasında kanıt bırakmamak için kadını ne hale sokmuş. İlk başta sizin intihar vakası sanmanız çok doğal. "

Arabayı çalıştırdığımda o günkü mekan tekrar gözlerimin önüne serilmişti. Tecavüz demek için bin şahit isterdi. Bir zorlama ya da ona benzer bir şüphe çekici durum yoktu. Üstünün yarı çıplak olması bize garip gelsede morluk ya da zarar veren bir işaret yoktu.

" Tecavüz ile ilgili hiçbir kanıt yoktu. Adli sonuçlarda meni kalıntıları mı bulmuşlar?"

" Pek sayılmaz, adam kadını kendi DNA kalıntılarını bırakmamak adına bir eşyaymış gibi temizlemiş. Kadının özel bölgesinde ki hasar ve yumurtalıkların da ki kalıntı sayesinde anlamışlar. Aslında kadın hamile olduğu için bunu anlamaları daha kolay olmuş desem yeridir."

"Psikopat herif, ne iğrenç insanlar var!" dedi kusma belirtisi gösteren yüzüyle.

" Erkek arkadaşı ile bir ilişkide bulunmuş mu peki?" dedim merkeze giden ilk kavşaktan dönerken.

" Kadınla sevgilisi altı aydan beri ilişkiye girmiyormuş, hamile olduğu için."

Bu tür vakalar duymak bize alışmışlık hissi versede canilerin hala dışarıda serbestçe gezmesi beni deli ediyordu. Direksiyonu sıkmaya başladığımda tekrar Asliye konuştu.

" Bir de şu maktul'ün arabasıyla yakaladığımız şu yabancı adam vardı yaa.."

"Sözde her yerde aranan şu manyak herif mi?"

Kafa salladı. "Tahliyesini bizim yapmamızı istediler. Bir kaç ekip daha bize yardım edecek. Kaçmaması için özellikle emir verildi. Dikkat edilmesi gereken bir suçlu, hafife alınmamalı."

Gene neye bulaşmıştık biz...

Zamanı Durdur [Düzenleniyor]حيث تعيش القصص. اكتشف الآن