3. Koridordaki Kadın

307 38 21
                                    


Minerva McGonagall hastanenin koridorunda neredeyse koşarak ilerliyordu. Nefes nefese kalmıştı. Yüzü kızarmıştı ve sıkıca topladığı saçından kaçmayı başaran bir iki saç teli anlına yapışmıştı. Köşeyi döndüğünde, Cedric ve onun yanında duran birkaç hemşireyle karşılaştı.

"Işıklar neden kapalı?"diye sordu hala koştururken.

"Mrs Lestrange öyle olmasını istedi."dedi Cedric aceleyle. "Sizi bu saatte yorduğum için-"

"Tam olarak ne oldu?"

"777,"dedi Cedric kısık sesle.

Hemşireler kullandıkları sakinleştirici ilaçlar hakkında bir şeyler mırıldanıp hızlı adımlarla koridordan ayrıldılar. Birkaç odanın kapısının altından hafifçe ışık sızıyor, bazı hastalar kendi kendilerine sayıklıyordu.

Bellatrix Lestrange'ın odasının kapısı aniden açıldı. Kadının saçları beyaz geceliğinin üzerine iflah olmaz biçimde kabararak dağılmıştı. Yüzü ifadesizdi ama gözlerinde hala bir parça dehşet vardı. McGonnagall dönüp ona bakınca, Cedric hızlı hareketlerle hasta bakıcıya seslendi. Lestrange, gerisingeri odasına sokulurken asla itiraz etmedi.

"Potter yine ne yaptı?"

"Onu öldüreceğini söyledi."dedi Cedric sıkıntıyla. "Onu ziyaretçilerden birini öldürmekle suçluyor. Sanırım dün sabah Miss Granger ile buraya gelen adam. Çörekleri ve motoru ve-"

"Lestrange ne yaptı?"

"Şoka girmişti. Harry'yi sakinleştirdik ama daha sonra Lestrange'ın atağı başladı. Kötü durumdaydı ve bir an için halledemeyeceğimden korktum. Sizi aramakta aceleci davrandım. Özür dilerim."

Kadın cevap vermeden 777'nin kapısını açıp içeriye girdi. Harry hasta yatağında oturuyordu. Üzerinde yine ona fena halde bol gelen -çok az yemek yediği için her gün daha fazla zayıflıyordu- kazaklarından biri vardı. Gözlerini tavana dikmişti ve oraya yapıştırılmış küçük parlak yıldız çıkartmalarını sayıyordu.

"1,2,3..."

"Bunlar nereden geldi, Mr Diggory."

"Miss Granger getirdi, efendim."

"4,5,6,7,8..."

"Onları odaya sen mi getirdin?"

"Bir sakıncası mı var?" Cedric, kendini kınıyormuş gibi başını hızla iki yana salladı ve boğazını temizledi. "Yani, demek istediğim, yanlış bir şey mi yaptım, efendim?"

"Yok, hayır. Harry halinden memnun görünüyor."

"Hiç bulut yok."

"Efendim?"Cedric, Harry'ye doğru bir adım attı.

"Hiç bulut yok. Sadece yıldızlar var."diye yineledi Harry. "Ama bulutları istemiyorum. Sadece yıldızlar. Hermione'ye de öyle söylemiştim."

"İstersen daha fazla yıldız getiririm."dedi Cedric, odada yalnız olmadıklarını unutarak. "Daha iyi misin, Harry? İlaçların iyi geldi mi?"

"Onu öldürebileceğimi düşündüm ama yeterince kararlı değildim. Anlıyor musun? Birini öyle pat diye öldüremezsin. Geçireceğin bütün geceleri uykusuz geçirebilirsin ya da öyle hafiflersin ki asla pişman olmazsın... Ben ilk seçenekteki kişiyim. Benden Sirius'u aldı ama ben..."

"Yarın Miss Granger ile konuşurum. Görmek istediğiniz kişi her kimse, onu yeniden göreceksiniz." dedi McGonagall.

"Bütün bunlar nasıl mümkün olabilir, efendim? Cedric nasıl olur da hala hayatta kalabilir? Onu gördüm. Ölmüştü. Kıpırdamadan yatıyordu." Sertçe yutkundu ve zorlukla nefes aldı. "Önce olanları görüyorum. Bir şeyler oluyor- kötü şeyler- ama sonra... Sonra sanki aniden uyanıyorum. Herkes olması gerektiği yerde. Herkes hala hayatta ve yanımda. Bir an için karşımda onun şeytana dönüştüğünü görüyorum ama sonra... Sonra birden sıradanlaşıyor. Bana fotoğrafçılık kulübünden Tom Riddle olduğunu söylüyor. Nasıl olabilir? Nasıl?"

McGonagall'ın yüzündeki sert ifade biraz yumuşadı. Yatağa yaklaşıp Harry'nin omzuna dokunduğunda, Cedric hayal gördüğünü zannetmeye başlamıştı.

"Aklım hiç almıyor."dedi Harry. "Deliriyor muyum?"

Kim delirmiyor ki, diye düşündü Cedric.

Kadın omuz silkti. "Kim delirmiyor ki?"

Phosphene| Harry Potter (au) Where stories live. Discover now