2.Bölüm

3.1K 290 30
                                    

Soo yatağında sırt üstü uzanmış tavanda ki çatlakları izliyordu. Aklındaysa yine o lanet olasıca ter damlasının izlediği yol vardı. O damlanın en son durağının neresi olduğunu cidden çok merak ediyordu.

Göğüs? Karın kasları? Boxerinin lastiği..?

Aklında ki düşüncelerle yüzü domatese dönüşmüşdü. Nasıl olurda o çocuğu merak edebilirdi? Şuan adeta sapığı tarafından takip edilen masum bir çocukdan çok sapığın ta kendisi gibi hissediyordu.

İnce bacaklarını yatağa bir kaç defa vurup saçlarını acımasızca karıştırdı.

"Vücudumu arzulamıyor ha? Kıçıma anlat sen onları benim pislik! Herkes bu mükemmel vanilya kokulu teni arzular!"

Sinirden gözü dönmüştü küçük adamın. Jongin adeta onunla alay ediyordu.

Yattığı yatakdan kalktı ve meleğinin yanına gitti. Bembeyaz yumuşacık bir kedisi vardı. Meleğin yanına bağdaş kurarak oturdu. Artık bundan sonra ne geleceğini zavallı kedi bile biliyordu.

Kedinin kafasını narin elleriyle okşarken konuşmaya başladı Soo.

"Benimle oyun oynuyor değil mi Melek?"

Diğer eliyle kedinin boğazına masaj yaparken devam etti sohbetine.

"Yokuşu çıkarken bana arsızca şeyler söyledi. Ama sana söyleyemem çünkü bu masum bedeninin kaldıramayacağı kadar terbiyesiz kelimeler."

Kedi minik mırıltılar bırakırken Soo yaptığı işi daha yavaş ve nazik hareketlerle ilerletti.

"Kilo aldım dediğimde ise hayır hala ideal tipimsin dedi. Anlamıyorum Melek. Vücudumla ilgilenmediğini söylüyor ama bu tür şeyler söylemekden çekinmiyor.Sanırım o bir pislik, ne dersin?"

Kedi kafasını onaylarmış gibi Soo'nun minik ellerine sürttü.Karşılığında sahibinden samimi ve içten bir gülümseme kazanmıştı.

#Sabah

Soo her ne kadar başarılı bir öğrenci olsa da diğer insanlar ondan nefret ederdi. Çünkü o mutluluk verici yalanları değil acı gerçekleri onların yüzlerine vururdu. Soo her zaman böyleydi. Çocuk iken annesi ve babasının odalarına izinsiz dalmış ve; 'Sessiz sevişin uyuyamıyorum.' demişliği bile vardı. Hiçbir zaman sessiz kalamıyordu ve tepkisini damdan düşer gibi açıkca belli ediyordu. Belki de insanlar bu yüzden ondan uzak durmayı ve çekinmeyi tercih ediyorlardı.

Dün çıkarken neredeyse öleceği yokuşu ağır adımlarla inmeye başladı. Aklında elbette Kim Lanet Olası Jongin vardı. Ah o ter damlası! Küçük adamın rüyalarına girip edepsiz senaryolar yaratmıştı bile!

Ağzını bozmak istemese bile kendine engel olamadı.

"Siktir."

Sinirleri yine geriliyordu küçük adamın. Her zaman sinirlendiğinde yaptığı gibi yine şarkı söylemeye başladı. Sesi..üç günlük ömrü olan bir kelebeğin tüm zamanını onu dinlemek için ayıracağı kadar kusursuzdu.

"Kimseye ihtiyacım yok benim için sadece sen varsın~

Bir daha sorsan bile benim için sadece sen varsın~

Çoktan aşkın olsa bile~

Seni bırakamam, sana arkamı dönemem~

Oh, başkalarının ne dediği umrumda değil~

Kim bana lanet ederse etsin, sadece sana bakacağım~

Eğer tekrar doğarsam, sadece sen olacaksın~"

İçine dolan huzur beraberinde kocaman sevimli bir gülümsemeyi de getirmişti. Soo şuan kim ne derse desin dünyanın en masum bebeğine benziyordu.

Omzunda ki çantanın kollarına asılarak nihayet düz yola indi. Eve dönerken bu yokuşu çıkmak için bir çekici getirmeliydi..

###

"..ve sonra bana birden sarıldı Kyunggie! İnanabiliyor musun? Ouuv, onun kollarındayken nasıl hissettiğimi anlatacağım sana şim-"

"Sence nasıl hissettiğinle ilgileniyor gibi duruyor muyum Baekhyun? Başımı şişiriyorsun! Koca sevgilinle yaptığın kendince "sevimli" anılarını bana anlatmakdan vazgeç artık. Boğuyorsun beni!"

Soo sonunda patlamıştı.Sabah okula gayet mutlu bir şekilde ulaşmıştı fakat geveze arkadaşı bir türlü susmak bilmiyordu. Soo zaten yalnız ve soğuk biriydi. Romantik şeylerin anlatılması gereken en son kişi bile değildi.

Baek alt dudağını öne çıkararak Soo'ya ufa bir bakış attı ve kalkıp kendi sırasına geçti.

Soo çalışkan olduğu için istemese de en ön sırada oturuyordu. Ya da kısa olduğu için de olabilir..

Baek'in vızıltıları kesilince derin bir nefes alıp çantasından kitapları çıkarmaya koyuldu.

###

"Öğle yemeğinde yalnız olmayı sevdiğimi biliyor olmalısın Jongin."

Jongin arsızca gülümseyip önünde ki tabakdan biraz daha pilav alıp ağzına attı. Soo ise umursanmamanın verdiği sinirle dilini ısırıyordu.

"Pisliğin tekisin, biliyor musun?"

"Hayır Soo. Gayet temiz bir insanım."

"Ahh, sinir oluyorum sana Jongin! Sabah uyandığımda kollarımdaki sineklerin ısırık izlerini gördüğümde ki an nasıl sinirli oluyorsam seni gördüğümde de aynı duyguyu yaşıyorum!"

Jongin, Soo'nun gözlerinin içine bakarak söylediklerini doğrulamaya çalıştı. Küçük adam gerçekten sinirli gözüküyordu. Jongin bir sinek gibi hissetmeye başlamıştı bile.

"Özür dilerim Soo. Seni ne kadar önemsediğimi biliyorsun."

Soo bu ani itirafdan dolayı afallasada belli etmedi ve portakal suyunu içmeye koyuldu. Cidden sapığı onu önemsiyor miydu?

"Bilmiyordum."

"Hakkında ki herşeyi önemsiyorum Soo. Soluk cildinin ne kadar göz kamaştırıcı olduğu, sinirlenince o eşsiz sesinle şarkı söylemeni, durup dururken işaret parmağını ısırmanı, soğuk tavırlarının aksine içinde ki minik bebeği.. Her şeyini. D.O KyungSoo, tüm benliğini keşfetmek istiyorum."

heaven// kaisooWhere stories live. Discover now